Evin kapısını arkasından kapatan Azra evden gelen güzel yemek kokusunu alabiliyordu. Günlerdir doğru düzgün bir şey yemediği ancak şimdi aklına gelmişti. Ayakkabılarını yerine koyup Yamacın uzattığı elini tuttu.
Damla salondan kucağında Azra ile çıktı. Azra onları görmenin verdiği sevinç ile gülümserken, vestiyer aynasından kendine baktı. Yüzünü ve ellerini kahvede yıkama fırsatı olmuştu. Damla ona sarılmak için ileri gitti. Azra elini Yamacın elinden çekerek, Damlaya sıkıca sarıldı. Mutfaktan seslenen Saadet dikkatlerinin oraya çekilmesine sebep oldu.
"Yamaç?" diye seslendi. Yamaç mutfağa giderken, Damla ile Azra da onu takip ettiler. Mutfaktan içeriye tabaklar art arda taşınıyordu.
"Neler yaptın abla sen böyle?" dedi Yamaç hayranlıkla etrafı süzerek. Sultanda mutfağa gelmiş, çocuklarının yüzlerindeki mutlulğu izliyordu. Birkaç dakika içinde masa baştan aşağı güzel yemeklerle dolmuş, aile masanın etrafına toplanmaya hazırlanıyordu.Bir şeyi kutlamıyorlardı. Ama Sultan onlara bir aile olmanın önemini hatırlatmanın zamanı geldiğini düşünmüştü. Hepsi yorgundu. Hepsi bir savaş veriyordu ve biraz nefes almak onlara iyi gelebilirdi. Masaya son gelenler Emmi ve Akın olmuştu. Onlar da çekilen sandalyelere oturunca, huzurla yemekler yendi. Sohbetler edildi.
Ama Azranın aklı tamamen Yamaçtaydı. Ona dokunmak istiyordu. Onu öpmek istiyordu. Yanında otursa bile ona uzakmış gibi hissediyordu. Yaralarının onun teni altında bir önemi kalmıyordu. Yamaç olduktan sonra hiç bir şey yeterince önemli görünmüyordu.
Tabaklar tek tek mutfağa taşınırken Azra elindeki tabağı bırakan Yamaca seslendi. "Yamaç, biz artık çıksak mı? Hani şu yer vardı ya bakalım falan diye konuştuk da fırsat bulamadık" Yamaç ona anlamaz bakışlarla bakınca, Azra bakış atmaya devam etti. Azra tam ümidini kesmek üzereydi ki Yamaç onun ne demek istediğini anladı. Neredeyse bir yıl önce Azra silahları denedikleri depodan Yamacı böyle çıkarıp götürmüştü.
"Yer, evet evet. Gidelim. Ben onu unutmuşum. Hemen mi gidelim?" dedi gülmemek için kendini zor tutarak.
"Evet, hemen" diye cevap verdi Azra aynı ciddiyet ve sabırsızlık ile.
"Çıkalım o zaman" dedi Yamaç odadakilere göz gezdirerek. İkisi hızla kapıya ilerlerken Sultan salondan çıkıp onları süzdü.
"Nereye gidiyorsunuz siz?" diye sordu kollarını çaprazalayarak. Birbirlerine bakan Azra ve Yamaç iki kelime kekelediler ama yardımlarına yetişen Damla oldu.
"Anne bırak gitsinler. Birbirleri ile vakit geçirsinler" dedi onlara göz kırparak. Sultan istemeye istemeye kafasını salladı. Onlar da hızla montları ve ayakkabılarını giyinerek kendilerini dışarı attılar. Kahkahaları geceyi ısıtıyordu. Yamaç durup sevdiği kadının yüzünü inceledi. Kahkahasını ne kadar sevdiğini bir kere daha hatırlamıştı.
"Yer bakmak mı?" dedi hala gülerken.
"Ne deseydim? Kod işte" dedi Azra arabaya doğru ilerlerken.
"Akıllı kadınım benim" Yamaç sürücü koltuğuna otururken Azrayı yüzünde bir gülümseme ile bıraktı. Azra da üzerinden sersemliğini atarak yerine kuruldu ve Yamaç arabayı çalıştırmadan kemerini takdı.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu elleri direksiyonu kavramış olan Yamaç."
"Sana bırakıyorum bunu çünkü bildiğin üzere benim evim boş" diye açıklama yapan Azraya kafasını salladı Yamaç. Gidecek bir yer biliyordu. Arabayı evin bahçesinden çıkararak sürmeye başladı.
Geldikleri ev, iki katlıydı, şehrin uzak semtlerinden birinde yer alıyordu. Yamaç arabayı durdurunca, önce Azra, ardından da o, arabadan indiler. Azra montuna biraz daha sarılıp evi incelerken, Yamaç gelip onu belinden sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...