İstanbula inmiş eve doğru ilerliyorduk.Güneş doğarken uçmuştuk ve uzun zamandır yaşadığım en huzurlu anlardan birini yaşamıştım. Gökyüzü uzayıp giderken, ben yaşayabileceğim en normal sabahı yaşıyordum. Şimdi yorgunluktan yolcu koltuğunda büzüşmüş yatıyordum. Yamaç ise hem bana hem yola bakıyor arada gülümsüyordu.
"Benimle mi geleceksin?" bu akşam beni, Emmiden isteyecekleri geceydi.Aslında ertelenen geceydi.Kıbrısa gitmemiş olsak dün gece yapılacaktı.Bugün isteme ertesi gün ise düğün olacaktı.
"Bilmiyorum ki?Nerede isteyeceksiniz beni onu da bilmiyorum.Şimdilik eve gideyim, sen anneden öğren ona göre bana haber verirsin" Yamaç benim evimin olduğu sokağa girerken kafasını salladı.Apartmana bakarken ışıkları yanan Renasın evini gördüm.Beni tedirgin ediyordu.
"Damla davetiyeleri halletmiş" dedim Yamaç evin önüne yaklaşırken.
"Seni neden beklememiş?"
"Bana fotoğraf attı. Biraz meşgul bir insanım o yüzden kendim halledemedim" ben gülerken o da güldü.
"Uçak uçurmakla meşgulsün evet" dedi gülerken.
"Seni göklere çıkarmakla meşgulüm" uzanıp dudağından öptüğümde geri çekilemedim.Elleri yüzümü kavrayıp beni daha çok kendine çekerken ellerimi uzatıp saçlarının arasına daldırdım.
"Yukarı gelmek ister misin?" nefes nefese kalmış bir şekilde kesik kesik konuştuğumda kendini geri çekip kafasını salladı.
Arabadan inip apartmana yürüyorduk ki Yamacın telefonu çaldı.Yamaç telefonu cebinden çıkarıp ekrandaki isime baktı. idris baba arıyordu.
Yamaç telefonu açtı. "Efendim baba?" karşı tarafı dinlerken yüz ifadesi sakindi.
"Tamam baba Azrayı bıraktım geliyorum şimdi" telefonu kapatıp bana baktı.
"Babam bekliyor, yukarı gelemiyorum önemli dedi.Kıbrısta olanlarla ilgili herhalde" o bana açıklama yaparken ben de dinleyip kafamı salladım.Hayal kırıklığımı gizlemeye çalıştım.
"Tamam sorun değil.Git sen" uzanıp alnımdan öptü. Sonra da dudağıma bir öpücük bırakıp çıktığı birkaç merdiveni inip arabaya ilerledi. İç çekerek merdivenleri tırmanmaya başladım. Renasın kapısının önünde durdum. Bir süre kapıya bakıp sonra kendi evime giden merdivenlere doğru yürüdüm ama sonra vazgeçip geri döndüm.
Kapısını bir iki defa tıklattım ve bekledim.Ses soluk çıkmadı. "Renas?" seslenip tekrar kapıyı tıklattım.Kapı yavaşça açıldı.
"Azra?" beni beklemediği kesindi. "Hayırdır?"
"Geçebilir miyim?" afallasa da kapının önünden çekilip geçmem için kapıyı açık tuttu.Ben içeri girince kapı arkamdan kapandı.
"Seninle bir konu hakkında konuşmak istiyorum,üslerine bunu rapor edeceğini biliyorum.Ama sadece yardıma ihtiyacı olan biri olarak buradayım"
"İçeri geç otur. Düzgün anlat şunu" kafamı sallayıp montumu çıkardım ve girişteki askılığa astım. Yanımızda kıyafet götürdüğümüzden temizlenmiş görünüyordum. Elbise gitmiş yerine gündelik kıyafetler gelmişti. Oturma odasına gelip koltuğa oturdum. Renas da gelip hemen karşımda duran sehpaya oturdu.
"Yüzüne ne oldu senin?" Harunun tokat attığı yerden bahsediyor olmalıyıdı. Omuz silktim.
"İş kazası diyelim" dedim hafifçe gülerken. O da kafasını yana eğmiş beni inceliyordu.
"Anlat bakalım neden yardıma ihtiyacın var?"
"Vedat neden Davutun peşine düştü?" bunu bildiğini biliyordum. Benim kim olduğumu bildiğine göre neyin peşinde olduğumu da biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...