"Hayırdır? Nereye gidiyorsun?"
Yamaç elleri arkasında dikiliyordu. Aliço "Oo" deyip yanımıza geldi.
"Halletmem gereken meseleler var benim"Yamaç ellerini arkasından çekip bu sefer ellerini beline koydu.
"Azra, bu sadece senin meselen mi sanıyorsun?" bir anda bağırmaya başlamıştı."Nişancı, içeri geç" Arkamda duran Aliçoya sakin bir ses tonu ile emir verdiğimde arkamdaki kapı kapandı.
"Benim meselem! O adam ölmeyecek! Önce konuşacak!" Yamaç duydukları ile afalladı.
"Ne diyorsun sen ya? Ne konuşması?" İki adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattım.
"Anlamıyorsun demi? Benim bilmem gereken şeyler var! Göremiyorum! Karanlıkta ilerleyip çıkış yolu arıyorum! Ülkemi satmadığımı kanıtlamadığım sürece ben burada yaşayamayacağım! Ben senin elini tutup, oradan oraya özgürce koşamayacağım" durup onu izledim. Sonra devam ettim."Bana ne dediler biliyor musun?" Ülkene döndüğünde asılacaksın. Hangi ülkeye çalıştığın fark etmez. Sen bir vatan hainisin!" Ben bir hain değilim. Değilim" Ellerim yanıma düştü.
Yamaç bir şey demeden beni izliyordu. Sonra kolumu tutup çekiştirdi.
"Ne yapıyorsun?"o beni çeke çeke arabaya götürürken bende kolumu kurtarmaya çalışıyordum.
"Ben, gidip Falini getireceğim. Sen bekleyeceksin"
"Saçmalama! Bırak kolumu!" kolumu elinden kurtarmak için hızla çektim. Elim elinden kaydı. Ben ondan uzağa giderken kolumu yakaladı.
"Beni dinleyeceksin Azra!" boşta kalan elimle Yamacı ittim.
"Boşuna uğraşma! Ben Falin ile konuşup onu sana getiricem. Eve git!" Arabaya binmek için kapı koluna uzandığımda kapıya elini koydu.
"Gitmeyeceksin!" diye gürledi. Sesi boş alanda yankılandı.
Burnundan soluyarak gözlerime bakıyordu. Beklemediği bir anda onu ittirip arabaya atladım. Yamaç yerden kalkıp toparlandığında ben arabaya binmiş kontağı çeviriyordum. Koşup kapıyı zorladı. Kilitli olduğu için açamadı. Ben gaza bastığımda, iki el ateş duydum. Araba birden savruldu. Kemerim takılı olmadığı için kafamı sertçe cama vurdum. Bir iki defa gözlerimi kırpıştırdım ama etrafım aniden kararmaya başlamıştı. Kafamı iki yana sallayıp görüşümün düzelmesini bekledim. Ama başarılı olamadım. Kafamı az önce vurduğum camdaki kanı gördüm. Elimi kafama attım. Elimi çekip elimdeki kana baktım. Ama görüşüm hala bulanıktı. Sonra birden aynı cama kafamı tekrar çarparak bayıldım. Her şey silinmeye başladığında aynadan elindeki silahı atıp arabaya koşan Yamacı gördüm.
Bembeyaz koridorları arşınlayarak koşuyordum. Hayatımda değer verdiğim tek kişi kalmıştı elimde ve o da elimden kayıp gidiyordu. Bir hain olması mümkün müydü? Çift taraflı ajan, o muydu?
Aradığım odanın kapısında durdum. Onu burada tutuyorlardı. Kapıdaki Victor ile göz göze geldim. "Burada mı?" diye sorduğumda kafasını hafifçe salladı.
"Görmek istiyorum" dedim kafamı dikleştirerek. Victor olumsuz cevap verecek gibi oldu.
"Neden yaptığını bilmem lazım" Neden kendi ülkesine ihanet ettiğini bilmem lazımdı. Neden bir çift taraflı ajan olduğunu öğrenmem lazımdı.
"Victor" diye tekrarladım. Victor omuzlarını indirip kapıya döndü. Kapı ardına kadar açılınca gördüğüm manzara ile içim burkuldu.
"Azra" duyduğum ses ile kabustan sıyrıldım. Yamaç elini elimin üzerine koymuş yatağımın yanında diz çökmüştü. Başımda hissettiğim ağrı ile dişlerimi sıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
ספרות חובביםSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...