Kahvenin içinde yukarı aşağı turlayan Cumali adeta bir alev topu olmuştu. Onlara fark ettirmeden aralarına sızan düşmanlarını fark etmemiş olmak onu deli ediyordu. Sağa sola saldırma isteğini uyandırıyordu ama babası ona söz verdirmişti bir şey yapmayacaktı.
"Geliyor mu Yamaç?" diye sordu Selimi süzerek İdris. Selim sessizce kafasını salladı. Kendini suçlu hissediyordu nedense. Onlara Kıbrıs işinden bahseden o olmuştu. Birkaç ay içinde ellerini attıkları her iş mahvolmuştu. Üstelik bunun nasıl olduğunu anlayamıyorlardı bile. Kendi aralarında konuşulan işler dahi kötü şeylere sebep olmuştu.
Yamaç kapıdan girdiğinde herkes dikkatini onun olduğu tarafa çevirmişti. "Ne oldu?" dedi bir selam sabah olmaksızın. Yamaç endişeliydi çünkü onu apar topar getirmişlerdi ne Kemal ne Metin bir şey anlatmamıştı.
"Bu sabah bizim elimizde olan her mekana el koydular. Direnen adamlarımızın bazılarını da öldürdüler. Para kazandığımız her şey gitti" Salihin açıklamasından sonra Yamaç orada bulunan her bir yüze tek tek baktı.
"Kim? Kim yapmış? Neden yapmış?" ellerini iki yana açmış bir cevap bekliyordu.
"Tek işle kurtarmayacaktık parçamızı, biliyordum" dedi İdris önündeki tesbihe bakarken."İkinci bir iş için geldi o adam beni görmeye" İdris açıklama yapmaya devam ederken Yamaç diğerlerinin yüzlerine baktı. Bundan haberdar olmayan bir tek kendisi vardı. Üstelik adamla anlaşmaya bir ay kadar önce kendi gitmişti.
"Reddettim gönderdim" İdris kaşlarını çatmış Yamacı süzüyordu. Nasıl tepki vereceğini kestiremiyordu. Yamaç çenesini sıktı. Ellerini masaya dayadı.
"O da..."
"O da bunu yaptı işte" diye tamamladı Cumali kontrol altında tutmakta zorlandığı sesi ile.Yamaç kafasını salladı. "Nerede şimdi?" diye sordu abilerine bakarak. Kendine kızıyordu. Geri dönmeyeceğini söylemiş ama dönmüştü. Kimse zarar görsün istemiyordu. Onların başına bunu o sarmıştı. Adamla masaya oturup el sıkışmıştı.
"Arıyoruz ama yok buhar oldu uçtu sanki it" dedi Emmi. "Bu, mahalleye gelen adam vardı. Onu bulabilir miyiz?" Onu yolda durduran adamdan bahsediyordu. Salih yerinden kalktı." Ferhata telefon numarasını verdim bekliyorum" dedi.
"Aliço?" diye sordu Yamaç. Bu defa ayaklanan Metin oldu. "Ben gidip getireyim abi" deyip hiç durmadan çıktı Metin. Salih de Ferhatı aramak üzere kapının önüne çıkmıştı.
Cumali sağa sola gidip gelmeyi bırakmış, Selimin yanına oturmuştu. Yamaç sobanın önünden ayrılmıyor düşünüyordu.
İdris yavaşça oğlunun yanına yaklaştı. Ona karşı çok temkinli davranıyordu.
"Oğlum, annen seni görmek istiyor. Çok uzun süredir görmedi seni" elini omzuna koymuş oğlunun uzağa bakan yüzüne bakıyordu. "Git bir gör" dedi elini çekerken.Yamaç ne evet ne de hayır demedi. Kimseyi görmek istemiyordu aslında. Ama annesini o da özlemişti.
"Mekanlara gittiniz mi?" diye sordu kardeşlerine bakarak.
"Gittik" dedi Cumali arkasına yaslanarak. "Ama kimse kalmamış bizden herkesi kapıya koymuşlar" diye tamamladı cümlesini.
"İşsiz kaldılar yani" Selim yerinden kalkarken Cumalinin sözünü tamamladı. O kapıya gidiyordu ki Salih içeri girdi.
"Telefondan bir şey çıkmamış" kapıyı ardından kapatıp eski yerine tekrar oturdu.
"Abi Aliço geldi" Celasun seslendiğinde Yamaç yerde duran kafasını kaldırdı. Onlar kahvenin içine girmeden Yamaç dışarı çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanficSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...