Siyah araba evin kapısında durdu. Torpido gözündeki peçetelerle yüzümdeki kanı çıkarma çabalarım boşunaydı. Şimdi hava tamamen aydınlanmış, saat ise altıyı geçiyordu. Elimdeki peçeteyi avucuma topladım sonra aynayı kapattım. Dönüp Cumali abiye baktım.
"Yamaca, sen mi söylersin ben mi?" diye sordu. Sesi oldukça sakindi. Kafamı iki yana salladım.
"Bilmiyorum" diye yanıtladım onu. Ön kapı açılınca irkildik. Kapıdan çıkan Damla arabaya koştu. Cumali Abi de arabadan çıkıp kapıyı kapattı."Cumali" Damla'nın yüzünde endişe vardı. Çoktan giyinmişti. Saçları da yapılıydı.
O geçip Cumali abinin karşısına dikildiğinde ben sessizce arabadan süzüldüm. Damla beni görünce donakaldı. "Senin suratının hali ne?" dedi kekeleyerek. Sesindeki şaşkınlık ve endişe suratına da yansımıştı.
"Önemli bir şey yok" dedim yüzümü diğer tarafa çevirip eve girerken. Ben kapıdan geçtiğimde Damla konuştu.
"Ne oldu Cumali?" sesi de en az yüzü kadar endişeliydi.
"Bir şey yok gülüm. Halletmemiz gereken bir mesele vardı" Cumali Abi donuk bir sesle cevap vermişti.Ayakkabılarımı yerine bırakıp, kimseye görünmemeyi umarak üst kattaki banyoya koştum. Kendimi banyodan içeri attım. Çantamı, kenara bırakıp suyu açtım. Yüzüme ardı ardına su çarptım. Yüzümdeki kan, giderden akıp giderken, dün gece de yavaş yavaş silindi. Yüzümün tamamen temizlendiğine emin olunca, yüzümü kuruladım. Kolumdan akan kanları da temizledikten sonra pansuman yapıp yarayı sardım. Çantayı alıp, odama gitmek üzere banyodan çıktım.
Kendi odamın kapısını yavaşça ittiğimde yatağımda uzanan Yamacı gördüm. Gözleri açıktı ve tavana bakıyordu. Yanına gelip yatağa oturdum. Konuşmuyordu. Fırtına öncesi sessizlik miydi bu?
"Öldü mü?" dedi yavaşça. "Öldü" dedim kısık bir sesle. Yüzümü göremiyordu.Cevap vermedi. Ne kadar yorgun olduğumu fark edince, usulca uzanıp Yamacın göğsüne yattım. Kafamın altında inip kalkan göğüs kafesi ve bana çok tanıdık gelen kokusu ile yavaşça uykuya daldım.
Kabus görmeden,bağırarak uyanmadan, çırpınmadan, öylesine güzel bir uykudan uyanmıştım ki, huzur dolu hissediyordum. Gözlerimi açtığımda hala aynı yerde yatan Yamacın gözleri gözlerimi buldu. Bir eli saçımda diğeri de kafasının altında duruyordu. Eli saçımda gezdi.
Gözlerimin içine bakan gözleri buğuluydu. Saatin kaç olduğunu görmek için gözümü karşıdaki duvara çevirdim.
Öğlen olmuştu. "Sen neden mahalleye inmedin?" tekrar ona dönmüştüm.
"Uyuyakaldın" dedi elindeki bir tutam saç ile oynarken.
"Saadet abla uyandırmak istedi de, izin vermedim" diye tamamladı cümlesini.Elimi elinin üzerine götürdüm. "Kızdın mı?" gözünü kaçırdı.
"Kızdım" nefesini dışarı verdi.
"Ama intikam alındı. Yine de daha iyileşmeden koşup böyle bir şeyin içine atladığın için kızgınım" sesi ciddileşince sustum. Yerimden kalkıp oturur pozisyonda yanında durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanfictionSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...