"Yamacın kardeşisin sanırım?"
Gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım. Neden herkes bizim kardeş olduğumuzu düşünüp duruyordu?Benzemiyorduk bile.
"Hayır, çocukluk arkadaşıyız" elimde olmadan mesafeli davranmıştım.
"Sen?" diye sorduğumda gülümsedi.
Hoş bir kadındı ama etrafımda olmasını isteyeceğim türden bir kadın değildi.
"Bende üniversiteden arkadaşıyım" ayakta dikilmeyi kesip karşısındaki koltuğa oturdum. Beni bariz bir şekilde inceledi. Gözleri elimde durduğunda kafamı eğip ellerime baktım. Eklemlerim kan olmuştu. Ellerimi bacaklarımın altına sıkıştırıp konuştum.
"Kimya bölümünden mi mezunsun?" diye sorduğumda kafasını iki yana salladı. Şimdi tekrar bana bakıyordu.
"Diş Hekimliği" dedi uzatmadan. Konuşmaya başka kimse dahil olmuyordu.
"Sen peki? Hangi bölümden mezun oldun?" bana sorduğu soru ile çaprazımda oturan Damla ile göz göze geldim. Damla beni kurtarmak istercesine öne atılmıştı ki, izin vermedim.
"Makine Mühendisliği" bunu söylemek yalan olmazdı sonuçta mühendislerden ders almıştım. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Hangi üniversite?"diye sorgusuna devam etti. Aklıma eğitimlerden birinde söylenen cümle geldi;
"Bir yalana ne kadar çok gerçek detaylar eklerseniz, karşınızdaki insan bu yalana -dolayısıyla size- daha çok inanır"
"Rusya'da eğitim gördüm" kafasını salladı. Anladığım kadarıyla sorgu bitmişti.
"Yamaç nerede kızım?" Sultan Annenin sorusu ile onun tarafına döndüm. Başka bir yalan daha uydurmam gerekecekti.
"Anne, Salih ve Selimle şehir dışına çıktılar. Bugün dönmeyecekler. Ancak yarın sabah" Saadet kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Ayşe ise bir bana bir Saadete bakıyordu. Haberleri yoktu tabii nerede olduklarından.
"Ama-" Saadet bir şey demek için ağzını açmıştı ki Damla onu dürttü. Saadet sustu. Ayşe de sesini çıkarmadı.
"Hay Allah. Bende onu görürüm diye gelmiştim" Begüm konuşmaya atladığında ondan tarafa döndüm. Ne kadar da düşünceli davranmışsın!
Bu cümleyi sesli söylememek için büyük bir çaba sarf ediyordum."Sabaha burada olurlar kızım. Seni bu gece misafir edelim. O kadar yol geldin" Aferin Azra! Yarın sabah geleceklerini söylemekle kendi topuğuna sıktın!
Sultan Koçovalı! Ne diyorsun sen?
Geldiği yolu dönemez mi sanki? Geldiyse geldi. Yok Yamaç, gidebilir.
Zihnimden küfürler savururken Begümün hayır demesini bekliyordum.
"Ya size zahmet vermek istemem Sultan Teyzecim. Sağolun"
"Ne zahmeti canım. Olur mu öyle şey. Çok mutlu oluruz" tek kelime edemediğim bu konuşmayı uzaktan dinliyordum.
"O zaman çok mutlu olurum"
Ve kabul etmişti. Dönüp bana baktığında gülümsedim. Bir süre Sultan anne ile ikisi kendi aralarında sohbet ettiler. Ben kalkıp mutfağa gidince, Damla ve Saadet ardımdan geldiler.
"Salih şehir dışında mı şimdi?" Saadet bir tarafımda, Damla bir tarafımda durmuştu.
"Hayır değil. Karakolda" diye yanıtladım. Saadet gözlerini kocaman açıp, eli ile ağzını kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇUKUR: AZRANIN DÖNÜŞÜ
FanficSilahların sesi boşlukta yankılandı. Böyleydi işte kızın hayatı. Ansızın geliyordu intikam peşinden, sinsice...Talep ediyordu sahip olduğu canı, nereye kadar kaçabilirdi böyle? O da biliyordu, ölüm onun daimi sevgilisiydi. Nerede olursa olsun gelip...