Merhabalar^^ Güzel yorumlarınız için, mesajlarınız, sabrınız için çook çok teşekkür ederim hepinize tek tek. Biliyorum tatildeyiz ve daha çok bölüm atmam lazım. Vaktim yok değil, vaktim var. Ama inanın bana ilham bulamıyorum, bazı şeyleri çok fazla kafama takıyorum sanırım, insanlar düşünmezken ben onların yerine de düşünmeye başladım, anlam veremediğim çok şey var, hayalini kurup gerçekleşmeyişini izlemek zorunda kaldığım şeyler var, o yüzden yazmak için bilgisayarı elime alma hevesini bile bulamıyorum kendimde, ama her şey gibi bunlar da zamanla geçecek. Anlayış göstereceğinizi biliyorum, sizi çok seviyorum, umarım her şey gönlünüzce olur, çok uzatmadan sizi bölümle başbaşa bırakıyorum, her şey için şimdiden teşekkürler!^^ -Beyza.
****
7.Bölüm : Ateşin Ta Kendisi!*Kendini ateşe atmak istemezsin…*
Sinan Gürler. Tekinsiz, ve tekinsiz oluşunun zıt yönünde oldukça çelimsiz bir tip. Zayıf, uzun, dar tipli erkeklerden. Başı dik değil, oldukça eğik duruyor. Kamburunun çıktığını arkasına bakmadan bile görebiliyorum. Çok okuyan, çok dinleyen, çok beyni yıkanan tiplerden. Dinlediği şarkıların anlamını araştıracak değil, onları hissederek dinleyecek insanlardan. Ve şimdi, burada, benimle konuşmak istiyor.
Burak, Mert ve Onur tetikte gibiler. Burak ve Mert Onur’un ağzından çıkacak cevabı bekliyorlar harekete geçmek için. Tek bir kelimeyle Sinan’ın üstüne atlayabilecekleri her hallerinden belli. Onur ise oldukça sinirli görünüyor ve tehditkar gözlerle Sinan’ı süzüyor.
‘’İsmin Zeynep’ti, değil mi?’’ Sinan direkt olarak sorusunu bana yönelttiğinde tereddütle yutkundum ve başımı salladım.
‘’Evet.’’
‘’Eğer izin verirsen seninle iki dakika konuşmak istiyorum Zeynep. Tanışma fırsatımız olmadı. Çok zamanını almayacağım, beş dakika.’’ Ben ne cevap vereceğimi bilmediğim için Onur’a döndüğümde Onur bana bakmıyordu bile. Gözleri Sinan’daydı. Birden oturduğu yerden ayağa kalktı ve burnunu çekerek Sinan’ın tepesinden bakmaya başladı. Sinan da başı dik rahatsız olmuş bir şekilde Onur’a bakmaya çalışıyordu.
‘’Tamam,’’ dedi Onur kaşları havada, ‘’konuş.’’ Sinan boğazını temizledi ve tedirgin bir şekilde kendini geri çekti.
‘’Benim masama geçelim.’’ Onur Sinan onunla dalga geçiyormuş gibi güldü. Kaşlarım çatık izliyordum ikisini. Sinan’ın Onur’dan korktuğu çok belliydi. Onur da ona karşı oldukça kötü-çocuk tavrını takınıyordu.
‘’Senin masan mı?’’ dedi dalga geçer gibi, ‘’Bu okulda gördüğün her şey bana ait, içli çocuk. Masalar da, sıralar da, pencereler de, içinde ağladığın tuvaletler de bana ait. Şimdi, aynı cümleyi yeniden kur.’’ Sinan korkuyla yutkundu ve gözlerini Onur Zorlu’nun gazabından kaçırmaya çalıştı.
‘’Yan masaya geçelim, diyecektim.’’ Onur başını salladı ve bir kez daha tehditkar bir şekilde güldü.
‘’I ıh’’ diye mırıldandı, ‘’bir yanlış daha. Kız benim yanımda, sen benim yanımdan kız alabileceğine inandın mı gerçekten? Çok yazık. Biliyor musun Sinan, eğer ismin sözlükte bir kelime olsaydı tanımın hafif düzeyde zihinsel yetersizlik sahibi birey olurdu. Şimdi, yeterince iyi anladıysan yanlış sayın üç olup seni bitirmeden önce bir sandalye çek masamıza otur. Adam gibi bizim yanımızda konuş. Tamam mı? Beş dakikan var.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karantina Serisi
Teen Fiction''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı ilk gün bir felaketin ortasında buldu. Okulu, salgın bir hastalık nedeniyle karantina altına alındı...