Merhaba^^ Birkaç duyuru ve buradaki son bölümümüzle geldim size. Bölümü okuyalım ondan sonra kitap ve bunun son bölüm olmasıyla ilgili konuşacağım.
50.Bölüm : Sahne Onur'un.
* O evi, ben içindeyken yıkabilmek için mi yaptın bana?*
Dakikalardır çaresizce bu ağacın dibinde bekliyorum. Burak ve Mert kadınla konuşmaya devam ederlerken benim aklım Onur'da. İçten içe acaba ona haber vermekle doğru mu yaptım diye sorguluyorum. O an öyle bir duruma geldim ki, sanki bunu bilmek Onur'u bir azaptan kurtaracak, onu azat edecek sandım. Katil olmadığını, ona oyun oynandığını, delirmediğini bilmek onu azat edecekti. Oysa şimdi ne halde bilmiyorum, ne yapıyor, o dört duvar arasında ne halde bilmiyorum. İçimden ilkokulda katıldığım bir şiir yarışmasında kafeste doğan, kafeste ölen muhabbet kuşuma yazdığım satırlar geçiyor,
''Uçabilmen özgür kılıyor mu seni kafesinde?''
''Zeynep.'' Derin bir nefes alarak kalktım oturduğum yerden. Bana seslenen dağılmış haldeki Mert'e baktım. Ayakta durmakta zorluk çekiyor gibiydi ikisi de. Bize her şeyi anlatan kadın daha da beter haldeydi. Gözleri ağlamaktan şişmiş, yüzü kıpkırmızı... Hiçbir şey söylemeden uzaklaştım oradan. O kadına kurabileceğim tek bir cümle bile yoktu. Eğer korkmayıp her şeyi çok önce birilerine anlatsaydı bu hale gelmeyecektik. Onur bunları yaşamayacaktı. Öfkeyle Mert'in babasının arabasının arka kapısını açıp koltuğa oturdum. Kapıyı öfkeyle çekip gelmelerini bekledim. Mahvolmuş bir halde gelip oturdular ön koltuklara. O an, öylece ileriye bakıyorduk üçümüz birlikte. Hiçbir cümle, hiçbir kelime yok. Öylece boşluğa bakıyorduk.
''Ne yapacağız?'' Nihayet kurduğum cümleyle birlikte Mert arabayı çalıştırdı.
''Abi nasıl olur ya...'' Burak titreyen sesiyle şoka girmiş gibi konuştu.
''Adamı yıllardır tanıyoruz yemin ederim hayatımda gördüğüm en iyi babaydı! En iyi baba! Maçlara götürür, Onur ne isterse alır, her anında yanında olurdu. Nasıl olur bu?''
''Adam delirmiş.'' dedi Mert, ''kafayı yemiş, bir plan yapmış. Planın amacı da Onur'u delirtmek. Hayatını mahvetmek. Bunu ona kötü davranarak yapamazdı. Allah belasını versin, çocuğun hayatını gerçekten mahvetti.''
''Bir elime geçirsem o adamı hayatını mahvetmek neymiş göstereceğim! Abi her şey tamam, adam tuttu, notlar yazdırdı. Şahitlik yapmalarını istedi, her şey tamam. Peki bu unutkanlık olayı ne? Onur gerçekten bir şeyleri unutuyordu.''
''Aynı evde yaşıyor, aynı yemeği yiyorlardı. Yemeğin içine birer ilaç katmak zor değil. Onur'la bir görüşme ayarlamak zorundayız. Babasıyla ilgili ağzını arayalım, daha gerçekleri öğrenmesi için erken. Ama en azından kafamızda bir yol çizmek zorundayız...'' Mert'in cümlesini duyunca korkuyla yutkundum.
''Ben...'' deyip sustum. Kaşlarını çatarak göz attı bana.
''Sen ne?''
''Ben... Onur'u... aradım.'' Şok içinde yola rağmen döndüler bana.
''Ne yaptın!''
''Bilmek zorundaydı! Bir deli gibi yaşayamazdı, bu başına gelenlerin bir oyun olduğunu bilmek zorundaydı!'''
''Zeynep sen...'' dedi Mert öfkeyle, ''sen delirdin mi! Babasından bahsediyoruz! Onur'a her şeyin suçlusunun babası olduğunu mu söyledin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karantina Serisi
Teen Fiction''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı ilk gün bir felaketin ortasında buldu. Okulu, salgın bir hastalık nedeniyle karantina altına alındı...