Bölüm gecikmesi için üzgünüm. Bölümü bir hafta önce yazacaktım, bir akşam oturdum ve bu gece bölümü yazacağım diye plan yaptım. Ama o akşam bir haber aldım, ve o haberle birlikte bütün bir hafta evde bile olamadım. Zaten vakit bulur bulmaz bölüm yazdığımı çok iyi bildiğinize eminim, ama gelen mesajlar, yorumlar, o kadar kırıcıydı ki gerçekten bazı insanları anlayamamaya başladım. Meşguldüm. Dışarıdaydım, ve gerçekten iptal edemeyeceğim acil bir işim vardı. Telefonumdan girip tweet atmama bile ''görmüyor musunuz bizi sallamıyor tweet atıyor hayatını yaşıyor'' diyen oldu. Ki sizi haftalarca da bekletmedim. Bölüm normalde geleceği tarihten bir hafta gecikti. Biraz daha anlayış beklerdim, ama yapabileceğim ve söyleyebileceğim hiçbir şey yok, anlayışlı olan herkese çok teşekkür ederim. Çok uzatmıyorum ve sizi kritik bir bölümle başbaşa bırakıyorum^^ İyi okumalar^^ -Beyza.
***
20.Bölüm : Gitme İhtimalini Yok Etmek...*Çünkü senin ateşin, senin tam yanında...*
Kalbim bir atıyor, bir atmıyor gibi. Çocukluğumda bir arkadaşım söylemişti bunu bana, elini kalbinin üzerine koyduğunu hatırlıyorum tam da salıncakların üzerinde oturup sallanmadığımız bir anda. Elini kalbinin üzerine koydu ve dedi ki, kalbim bir atıyor bir atmıyor... Bu cümleye inandığımı hatırlıyorum, ve çok korktuğumu. Çünkü eğer kalbimiz bir atıyor bir duruyorduysa atmaya devam etme ihtimali durma ihtimaliyle eşit demekti. Yani yaşamaya ne kadar yakınsak ölüme de o kadar yakındık demekti. Ölüm korkum ilk o an başladı, beş yaşımdayken. Ondan öncesi sonsuz yaşama inanarak geçti, ondan sonrası ölümü bekleyerek. Ölüme çok yaklaştığımı hissettiğim anlar oldu. Soğuk algınlığı sebebiyle ateşler içinde yanarken, geçirdiğim tek trafik kazası sonrası hastanede yatarken, yanlışlıkla ayağıma makas düşürdükten sonra ayağım boydan boya kanarken... Ama hiç bu kadar ölüme yakın hissetmemiştim. Tam da bu an, ölüme en fazla yaklaştığım an. Karantinaya alınmış bir okulun içinde, bir katili ararken okulun en karanlık köşesinde, çıkışı bile göremediğim tek yerde, bir milim bile ışık bulamadığım bu köşede kaybolduğum an. İşte bu an, ölüme en çok yaklaştığım an...
Beni kurtarmasını beklediğim insanın onun beni kurtarmasını beklediğimden, kaybolduğumdan, çıkışı da kaybolduğum yeri de bilmediğimden, ışığımın olmadığından, göremediğimden, korktuğumdan haberi var. Bu kadar şey bilirken nerede olduğumu bilmemesi adaletin bir parçası değil. Bilgileri eksilse, hatta sıfıra inse bildiği tek şey nerede olduğum olsa. Kimden bahsettiğimi biliyorsunuz, tam da Onur Zorlu'dan bahsediyorum, ta kendisinden. Şuan ne halde bilmiyorum, ama telefon konuşması esnasında sesinden endişe, korku, telaş aktığını hissetmemek mümkün değildi. Bu yüzden beni bulacağına inancım tam. Benim korktuğum şey beni bulduğunda ne halde olacağım. Kalbim bir atıyor mu olacak, bir atmıyor mu olacak... attığı an mı tutacak elimi, durduğu an mı...
Birkaç adım atmaya çalıştım. Ayağıma takılan bir tahta parçasıyla kendimi yerde buldum. Acı içinde inlediğim sırada titrediğimi hissettim. Gözlerim açıktı, yerden kalkmaya çalışıyordum ama mümkünatı yoktu. Bacaklarımın korkudan titremesi onları düzgün bir şekilde hareket ettirmemi engelliyordu. Burada böylece duruyordum, tir tir titriyordum ve yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Duvara yaslanmayı denedim. Kendimi biraz geri çektiğim an garip bir şey oldu. Bir ses duydum. Bir adım sesi.
''Onur...'' diye fısıldadım korkuyla. O an adım sesi durdu, Onur olsaydı buraya gelirdi. Durmazdı, sessiz kalmazdı. Korkudan ölmek üzereydim. Nefesimi tuttuğum sırada bir başkasının nefesini duydum. Hırıltılı bir nefes alış sesi. Elim uzandığı gibi ayağımın takıldığı tahtayı tuttu sıkıca. Sonra hırıltılı nefes alış sesinin bana yaklaştığını hissettim. Birkaç adım duydum. Ne olacağını bilmiyordum, ne olacağını tahmin bile edemiyordum. Ve ne olacağını göremedim de zaten. Çünkü korktum. Lanet olası bir korku tüm vücudumu sardığı gibi gözlerimin kapandığını hissettim. Ne deniyordu buna, söylemekten utanıyorum ama, evet, korkudan bayıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karantina Serisi
Teen Fiction''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı ilk gün bir felaketin ortasında buldu. Okulu, salgın bir hastalık nedeniyle karantina altına alındı...