Selam Mahşerin Binlerce Atlısı^^
Söz verdiğim gibi 3 bölümle birlikte geldim, bu üç bölümün toplamı yaklaşık 35 sayfa uzunluğunda. Umarım doya doya okarsınız, keşke elimden gelse de bir anda çoook daha uzun başlıklar açabilsem ama inanın şu an elimden bu kadarı geliyor. İyi okumalar dilerim, bol bol yorum yapmayı unutmayın^^
Bir de yukarıdaki müziği açmayı unutmayın, üç bölümü de onunla yazdım^^
15.Bölüm : Eski Dostum.
*Tamamen karanlıkta kalmadığınız sürece, ışıkları nasıl yakacağınızı öğrenemezsiniz.*"Sen en güzel uykundasın şimdi, rüyanda kelebeklerle koşturuyorsundur belki... Belki de bir kedinin peşine takılmış güle oynaya yürüyorsundur. Sonra bana geliyorsun, değil mi güzel kızım? Annenin kollarının arasına..."
Fısıltılarım Gece'nin kulaklarını okşarken kulağım odanın diğer köşesindeydi. Onur, Burak ve Mert odanın köşesinde oturmuş bir plan yapmakla meşgullerdi.
"Telefonlarımız bizimle, eğer polisi aramamız onun için bir anlam ifade etseydi telefonlarımızın yanımızda olmasına izin vermezdi. Bu kadar salak mı bu adam?" dedi Mert öfkeyle,
"Bir şey var... Beklediği bir şey..." diye fısıldadı Onur.
"Kemal Zorlu." dedim sessizce. Başlarını bana çevirdiler, "Onun gelmesini bekliyor ve bizim onun kim olduğunu anlamayacağımızdan da emin. Tek mesele bu."
"Peki nerede bu adam? Neden gelmiyor? Ne zaman gelecek?" dedi Burak öfkeyle. Onur kaşlarını çattı. Aklına gelen bir düşünceyle doğruldu.
"Belki de her gece geliyor..." diye fısıldadı. Anlam vermeye çalışarak yüzüne baktım.
"Ne demek bu?"
"Günlerdir buradayız. Her gece saat 2 ve sabah 6 arasında bir arabanın ışığı yansıyor odanın duvarına. Araba bir süre evin önünde duruyor ve sonra gidiyor. Arabanın modeli hiç bilmediğim bir model, antika."
"O olduğuna nasıl emin olacağız?" diye sordu Mert.
"Olamayacağız..."
"Peki her gece gelip evi uzaktan izleyen Kemal Zorlu'ysa neden bir şey yapmıyor? Neden bir adım atmıyor?" diye sordu Burak merakla.
"Bir şey bekliyor," dedi Onur, "Ne olduğunu bilmiyorum ama bir şey bekliyor..."
Tam o an dışarıda bir gök gürledi, Gece kucağımda huysuzlanınca onu sıkıca sardım. Günlerdir ara vere vere yağan yağmur bir kez daha başladı. Onur ayağa kalkıp aralık kalan penceremizi kapattı. Sonra elini başına götürdü.
"Onur iyi misin!" diye sordum korkuyla.
"İyiyim, sadece başım dönüyor..." Ben kucağımdaki Gece'yi beşiğine bıraktığım sırada Mert ve Burak Onur'u yatağına yatırıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karantina Serisi
Teen Fiction''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı ilk gün bir felaketin ortasında buldu. Okulu, salgın bir hastalık nedeniyle karantina altına alındı...