İkinci Perde - 11.Bölüm : Aslan ve Kuzu.

619K 27.7K 29K
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


11.Bölüm : Aslan ve Kuzu.
*Bir kurşun girse bedenime, dağıtsa kalbimi, onun dağıttığı kadar dağılmazdım...*


"Aslan nasıl aşık olduysa kuzuya, bunun bilinmezliğiyle çaresizce geçiriyormuş günlerini ormanın bir köşesinde. Bunalıma girmiş bir aslan hayal edin. Koşsa koşamaz, ava çıksa çıkamaz. Bu zamana kadar yüzlerce hayvanı avlamış aslan ayağa kalkamaz haldeymiş şimdi. Çünkü bu sefer avlanan aslanın ta kendisiymiş. Bir kuzu tarafından avlanan kalbi yaralıymış adeta. Aşk acısı öyle zor geliyormuş ki aslana, 'Keşke,' demiş aslan, 'Keşke öldürseydi bu kuzu beni, kendine aşık etmek yerine...' Aşk buymuş ormanlar kralının gözünde. Acı çekmek, ölümü tercih etmekmiş. İşte benim bu kitaptan anladığım budur. Haftaya sizin de düşüncelerini bir A4 kağıdına yazılmış bir şekilde masamda görmek istiyorum. Hepiniz lütfen dediklerimi düşünün fakat kendi hislerinizle yorumunuzu yapın. Dersimiz bitmiştir, iyi günler dilerim çocuklar."

"Hocam, siz gördüğüm en iyi edebiyatçısınız." Sınıftan bir çocuk dünyalar tatlısı edebiyat hocamız Candan Hoca gülerek bize döndüğünde.

"Siz de gördüğüm en sessiz öğrencilersiniz. Yahu biraz konuşun, fikirlerinizi belirtin. Haftaya hepinizi konuşkan görmek istiyorum. Bu arada, benim odam bir üst katta, kapıda ismim yazıyor. Edebiyat üzerine konuşmak istediğiniz bir konu olursa beklerim. Görüşürüz." Candan Hoca'ya hayranlıkla baktığım sırada gözüm ağır ağır arka sıralara kaydı. Onur sınıfın en köşesinde, arka sırada tek başına oturuyordu. Burak ve Mert bir önünde, ben de ortadaki sıralarında birinde yine tek başımaydım. Ne Onur'la oturacaktım ne de Rüzgar'ı bütün gündür görebiliyordum. İlk derse gelmemişti. Aklım onda olsa da bende ne telefon numarası vardı ne başka bir şeyi. Onur arka sırada oturmuş yine defterini karalarken birden sınıfa Rüzgar girdi! Şaşkınlıkla ona döndüğüm sırada gayet normal görünüyordu. Hiçbir şey olmamış gibi gülümsedi, bana başıyla selam vererek yanıma geldi. Kaşlarımı çattım.

"Neredeydin sen! Seni çok merak ettim!"

"Çok acil bir işim çıktı, haber veremedim. Ailevi bir durum. Haber vermeyi çok isterdim ama telefon numaran bende yoktu. Özür dilerim, iyi miyiz?" Yutkundum. Gülen yüzüne karmakarışık bir ifadeyle baksam da başımı salladım.

"Sorun yok. Sağlıkla ilgili bir durum mu? Kimseye bir şey olmadı, değil mi?"

"Hayır... Ufak bir kaza sadece. Sonra anlatırım. Eee, dün çok bekledin mi beni?"

"Hayır. Yarım saat kadar."

"Baya beklemişsin. Ben olsam beş dakika sonra kalkar giderdim." dediği sırada ufak bir kahkaha attı, "Şaka yapıyorum tabi."

Konuşmaya devam ettiğimiz sırada Onur bana bakıyor muydu deliler gibi merak ediyordum. Ama başımı çevirip bakamazdım da. Elimi yanağıma koydum, biraz o şekilde bakmayı denedim. Ama bu açıdan göremiyordum onu. Bir yandan Rüzgar'ı dinliyor bir yandan Onur'a bakmak için yollar deniyordum. Tam o sırada Rüzgar beklemediğim bir şey yaptı. Kulağıma doğru eğildi, ben ne olduğuna anlam vermeye çalışırken gülerek fısıldadı,

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin