19.Bölüm : Kayboldum!

806K 39.4K 2.4K
                                    

Merhabaa^^ Şehir dışındaki işlerimi halledip İstanbul'a döndüğüm gibi bölüm yazdım. Hem de çok ekşınlı bir bölüm, bir süredir bölümlerimiz romantikti. Artık asıl konuya dönmenin zamanı geldi, ve heyecanlı bölümler bizi bekliyor! Yaptığımız yarışma sonucunda kazanan okuyucumuz Instagram kullanıcı adıyla ''sevdagunes08'' oldu, bana bir yerden ulaşıp adresini iletirse kitabı hemen yollayacağız, ve yarışmalarımız devam edecek bu arada :') Çok uzatmıyorum yorumlar ve oylar için şimdiden teşekkür ederiim, görüşmek üzere^^ -Beyza.


19.Bölüm : Kayboldum!
*Mahşerin üç atlısına dördüncü olmaya geldim.*

Burak ve Mert şaşkınlıkla bir kapıdan çıkıp giden Onur'a bir bana baktıklarında sinirden delirmek üzereydim. Neydi bu şimdi? Bu neyin öfkesiydi? Doruk'a romantik bir cümle kurdum diye Onur'un sinirlenmeye hakkı var mıydı gerçekten? Yutkundum. İçim rahat değildi, burada kalıp öylece oturamazdım. Kapıya doğru bir adım attığımda Mert kolumdan tuttu,

''Yalnız kalsın.'' diye mırıldandı uyaran bir sesle, kolumu çektim.

''Konuşmamız gerekiyor. Peşinden gideceğim.'' Mert'in tek kaşı havaya kalktığında Burak'ın ayağa kalktığını gördüm,

''Bu iyi olmaz Juliet. Onur yalnız kalmak istediğinde yalnız kalır. Yanına gidersen öfkesiyle başa çıkamazsın. Seni üzer, istemeden de olsa...'' Omuz silktim. Beni tanıştığımızdan beri yeterince üzmüştü zaten.

''Üzülmek umrumda olsaydı dünyaya gelmezdim. Birazdan döneriz.'' Yanlarından hızla ayrılıp koridora çıktığımda Onur'u kaybettim. Ne sonunda ne başındaydı koridorun. Hızlı adımlarla ilerledim, kantin merdivenlerinden koşuşturarak aşağı indim, merdivenlerin ucunda durup kantini iyice bir süzdüm. Orada yoktu. Koşa koşa çıkıp üst kat merdivenlerine yöneldim. Hızla üst kata ulaştığım gibi sınıfa girdim, sınıfta iki kez oturmuş konuşuyorlardı. Onur burada da değildi. Koridorda nefes nefese ilerledim, yürürken diğer sınıfların kapısından kafamı uzatıp kontrol ediyordum. Ama hiçbir yerde var gibi görünmüyordu. Belki de babasının yanındaydı? Orayı da kontrol etse miydim?

Cebimden telefonumu çıkardım. CİNAYET grubuna girdim ve yazmaya başladım.

*Zeynep : Onur, neredesin?* Bekledim, ama cevap gelmedi bile. Gözüm telefonumun şarjının %10 oluşuna takıldı... Öfkeyle gruptan çıkıp Onur'un profiline girdim. Son görülmesi saatler önce değişmişti. Saatlerdir Whatsapp'a girmemişti bile. Telefonum titreyince telaşla gruba döndüm,

*Burak : Onur kız bulduysan adres ver* Gözlerimi devirdim. Sinirle telefonumu cebime koydum ve okul koridorundaki aramama devam ettim. Sınıflardan birine girdiğimde aklıma gelen bir fikirle olduğum yerde kaldım. Tabi ya... Onur'un nerede olduğunu gayet iyi biliyordum. Adımlarım hızlandı, neredeyse koşar gibi koridoru geçtim ve yangın merdivenine girdim. Karanlık yangın merdiveninde şarjı bitmek üzere olan telefonumla ışık tutarak ilerlediğim sırada orada, alt basamakların birinde onu gördüm... Onur'u... Derin bir nefes alıp üç adımda indim ve yanına oturdum. Yüzüme bakmadı bile. Dudaklarının aralandığını gördüm.

''Niye geldin?'' Morali bozuk görünüyordu, duruşu sert ve güçlüydü.

''Seninle konuşmaya geldim. Anlam veremediğim bir şey oldu...''

''Hayatını anlamlandırmakla görevli değilim. Yalnız kalmak istiyorum.'' Burak haklıydı. Onur yalnız kalmak istediği anlarda üzücü olabiliyordu.

''Sadece açıklama istiyorum. Neye bozuldun?'' Cevap vermedi. Bir süre sadece sessizce yere baktı. Karanlıkta yeri görmesi bile mümkün değildi, beni bile tam olarak göremiyordu. Öylece birbirimize bakar gibi karanlığa bakıyorduk sadece. Ben aydınlıkta da ona baktığımda hep karanlık bir boşluk görüyordum zaten. Onur'un karanlığı ışığın varlığıyla yokluğuyla alakalı değildi, ruhuyla alakalıydı. Onur karanlıktı. Ruhu karanlıktı.

''Benim de anlam veremediğim şeyler var.'' Onur'dan ilk defa böyle bir cümle duydum, merak ettiği, sorguladığı bir şeyler vardı. Heyecanla konuştum,

''Sor, açıklamama izin ver...''

''Sen benim hayatıma neden girdin Zeynep? Bunu sorguluyorum. Benim, bizim hayatımızda yoktun. Ben hayatıma kimseyi de almıyordum. Sen geldin birden hayatıma girdin. Şimdi hayatımdasın. Neden? Bunun sebebi ne? Senin benim hayatımda olmanın bana kattığı o değerli şey ne? Sen neden geldin Zeynep? Neden hayatımdasın?''

Ağır cümleleri üstüme onlarca kiloluk bir ton bıraktı. Üstümdeki ağırlıktan kıpırdayamaz oldum. Kendime onların arasında bulduğumu sandığım yer Onur Zorlu'yu rahatsız etmişti. Ama motivasyonumu düşürmeyecektim. Omuz silktim.

''Ben...'' diye mırıldandım, ''mahşerin üç atlısına dördüncü olmaya geldim.'' Onur'un birden sinirlendiğini hissettim,

''Mahşerin üç atlısının bir dördüncüye ihtiyacı yok.'' Kurduğu cümle o kadar sertti ki gözlerimden birer damla yaşın akmak için beni zorladıklarını fark ettim. Bu cümle yetmezmiş gibi devam etti,

''Kendini bize alıştırma. Biz hep üç kişiydik, bu olaydan kurtulduğumuzda yine üç kişi olacağız. Sadece olaya odaklanmamız lazım. Bir cinayet yüzünden bir aradayız, olayı romantik drama dönüştürmeye gerek yok. Katili bulacağız, sonra herkes kendi yoluna gidecek. Biz üçümüz, sen tek başına... Olması gerektiği gibi.'' Sinir bozukluğuyla gülümsedim. Yanaklarımdan süzülen yaşlarla birlikte burnumu çektim.

''Öyle mi?'' dedim sakin kalmaya çalışarak. Onur'un sert tekdüze sesi konuştu,

''Öyle...'' Başımı salladım ve ayağa kalktım. Onur'un başının bana çevrildiğini görebiliyordum.

''Madem öyle... o zaman ben artık sizinle olmak istemiyorum. Kendinize iyi bakın.''

Şok, Onur'un yüzünde gördüğüm tek ifade şoktu. Ama bekleyip cevap almak, durdurulmak bile istemiyordum. Anında hızlı adımlarla merdivenlerden çıktım, yangın merdiveninin kapısını açtığım gibi koridora çıktım. Koridorun sonundaki ikinci yangın merdivenine daldım. Kimse tarafından bulunmak istemiyordum şuan. Yangın merdiveninin karanlığında çıkabildiğim kadar merdiven çıktım. Artık merdiven olmayıncaya kadar çıktığımda yıkık dökük bir koridor karşıladı beni. Koridoru telefonumun ışığıyla zar zor görebiliyordum. Ağır ağır koridorda ilerlediğimde ayağıma çarpan tahta parçaları, burnuma gelen toz taneleri hiç hoş hissettirmiyordu. Koridorda sola sapıp başka bir koridora daldığımda telefonumdan ''Şarj %7'' uyarısı geldi. Tam o an bir bildirimle titredi telefonum.

*CİNAYET grubundan yeni mesajlarınz var*

*Onur : Zeynep neredesin?*
*Onur : Oyun oynamanın zamanı değil, içinde katil olan bir okulda tek başına dolaşabilme cesaretini kim verdi sana*
*Onur : Nerede olduğunu söylüyorsun, gelip seni alıyorum*
*Onur : Zeynep*
*Burak : Abi ne oluyor ya Zeynep seni arıyordu şimdi ne yaşadınız da durum tersine döndü?*
*Mert : Şimdi de Zeynep mi kayboldu?*
*Burak : Bir rahat durmuyorsunuz ki oğlum bir oradasınız bir burada, tabi kaybolursunuz*
*Onur : Mert, sen kantine ve birinci kata bak. Burak sen de 2. ve 3. kata bak. Ben de üst katlara bakacağım.*
*Burak : Yalnız bir şey diyeceğim*
*Burak : Zeynep şuan mesajları okuyor, kızı nasıl sinirlendirdiysen cevap yazmıyor, ben hayatım boyunca hiçbir kızı böyle sinirlendirmedim ya*
*Burak : Ne yaptın abi kıza*
*Burak : Ya allah aşkına şu kızları üzmeyin manyak mısınız ya*
*Burak : Zeynep beni haklı buluyorsun ses ver*
*Burak : Demek ki bulmuyormuş...*

Whatsapp'tan çıktım. Telefonumun şarjının %6 oluşuyla içime büyük bir sıkıntı yerleşti. Telefonumun ışığını arkama doğru tuttuğumda kaşlarım çatıldı. Yanlış mı hatırlıyordum, yoksa ben ışığı tuttuğum yerden girmemiş miydim koridora? Orada bir kapı olduğuna emindim, ama şimdi yoktu... Acaba diğer taraftan mı girmiştim? Ya da yandaki kapıdan? Yangın merdiveninin kapısı neredeydi? Tam telaşla ilerlerken ayağıma çarpan bir tahta parçasıyla sendeledim ve titreyen telefonumu açtım.

*Onur : Zeynep*
*Onur : Okul güvenli değil.*
*Onur : Bak ben hayatım boyunca kimseden hiçbir şey istemedim*
*Onur : Ama şimdi senden isteyeceğim*
*Onur : Sadece nerede olduğunu söyle bana*
*Burak : Bulamıyorum, hiçbir yerde yok*
*Mert : Ben de. Üst katlarda da mı yok? Nereye gidebilir ki?*

Telefonun ekranını nerede olduğumu anlayabilmek için duvarlara çevirdim. Yıkık dökük koridorun duvarlarında gördüğüm bir şeyle kaşlarımı çattım. Adım adım dikkatlice duvara yaklaştığımda gördüğüm kırmızı lekenin boya olmadığını anladım... Neydi bu? Kan mı? Duvarda... kan mı vardı? Korkuyla geri çekildiğimde telefonum çaldı. Kalp krizi geçirmek üzere telefonuma baktım.

*Onur Arıyor...* Açmadım. Defalarca çaldı, çaldı, çaldı. Açmadım. Buradan kendim de kurtulabilirdim. Ama bu kan lekeleri de neyin nesiydi böyle!?

*Onur Arıyor...*

*Onur Arıyor...*

*Onur Arıyor...*

Aramalar durunca derin bir nefes aldım. Kalan %4 şarjıma rağmen telefonumun ışığıyla ilerlemeye devam ettim. Telefonu yerlere tuttuğumda bir an titrediğimi fark ettim. Bunlar da neydi böyle!? Yerler kan izleriyle doluydu! Korkudan ölmek üzereydim. Adımlarımı hızlandırıp gördüğüm ilk kapıya daldım. Ama o kapı başka bir koridora çıkmıyordu, boş bir odaya çıkıyordu. Telefonum şarj uyarısı verdiğinde korkudan bayılacaktım. Telefonum kapanmak üzereydi, nerede olduğumu bilmiyordum ve ışıksız buradan geri dönme imkanım yoktu. Anında Whatsapp'a girdim.

*Zeynep : Kayboldum* Cevabın geliş süresi bir saniyeydi,
*Onur : Neredesin*
*Zeynep : Bilmiyorum kayboldum diyorum*

Anında telefonum çalmaya başladı,

*Onur Arıyor...* Telefonu titreyen ellerimle nefes nefese açtım, Onur direkt konuşmaya başladı,

''Zeynep şuan bu siktiğimin okulunun hangi sikik katındaysan söyle geliyorum eğer b-'' Biip. Şok içinde korkuyla donakaldım. Şarjım bitti. Şarjım bitti, allah kahretmesin. Bir gerizekalı gibi tek başıma bilmediğim bir yere daldım, şuan bilmediğim duvarları ve yerleri kan lekeleriyle dolu karanlık bir katta ışıksız ve tek başımayım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Onur'un bana ulaşma ihtimali, bulunduğum yeri bulma ihtimalleri %1. Ve ben korkudan ölmek üzereyim... Şuan tek yapabileceğim şey bir köşeye oturup neyin geleceğini bekleyip görmek. Ölüm mü gelecek Onur mu? Sonsuz bir bekleyişe mi girdim, yoksa kurtuluşum yakın mı bilmiyorum... Beklemek güzel, sakin, ama korku öyle yorucu ki... Ben artık sonumun ne olacağını görmeyi beklemek istemiyorum. Ben ışık dolu bir güne uyanacağım anı beklemek istiyorum...

***

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum, hadi biraz canlanalııım^^ 

-Beyza Alkoç.

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin