***
Yorumlar için çok teşekkürler! Hepsini tek tek okuyorum, beni çok mutlu ediyorsunuz, çok çok teşekkür ederim. Mesajlara, yorumlara cevap verememem ve bölümlerin biraz geç gelmesi hakkında Sınırsız'ın başında da belirttiğim gibi kısaca söylüyorum, kafamı toparlayıp bölüm yazamıyorum bir türlü. Lütfen zaman aralıkları için beni bağışlayın, anlayış göstermenizi bekliyorum. Şimdiden çok teşekkür ederim, ve mesajlardan-yorumlardan anladığım kadarıyla Onur Zorlu karakteri çok sevilmiş, inanın bu zamana kadar yazmayı en sevdiğim karakterlerden biri, çok daha seveceğimize inanıyorum, daha uzun zaman birlikteyiz. Şimdilik tekrar tekrar çok teşekkürler, görüşmek üzere! Oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın^^ -Beyza.
***
6.Bölüm : Bela Mıknatısı*Biz olmak, siz olmak…*
İnsanlar hayatlarının türlerinin ne olacağını çoktan anladılar. Yaşları on sekize ulaştı ve hepsi tek tek dağıldılar. Romantizmlerini yaşayanlar var, dramlarını yaşayanlar var, hayatı mizahi roman olanlar bile var. Türlerinin farkındalar ve hayatlarını birer filme benzetirsek hepsi o filmi yarıladılar. Ben, hayatımın film halinin türünü bugün fark ettim :
Aksiyon / Macera / IMDB : 2.5.
Hayatım bugün itibariyle karanlık bir aksiyon filmi. Ve ben henüz jeneriği bile geçemedim. Şuan sadece isimler görünüyor ekranda. Arka planda bir Carter Burwell müziği çalıyor ve hayatımın filminin tek iyi yanı müzikleri. Dinlediğimiz müzikler her birimizin hayatının soundtrack’leridir ve Tanrı bize en azından bu iyiliği yaparak dinlediğimiz müzikleri seçme özgürlüğünü tanımıştır. Bu yüzden, hayatımın filmiyle ilgili iddialı olduğum tek nokta müzikleri ve inanın bana ben bu müziklerle yılın en iyi film müziği ödülünü bile alırım. Peki ya oyuncular? Onlara gelelim. Benim hayatımın filminde çok fazla oyuncu yok. Annem, babam, arada sırada görüştüğüm diğer akrabalarım, ilkokuldan birkaç arkadaşım ve şimdi bugün tanıştığım Mahşerin Üç Atlısı diye nitelendirebileceğim muhteşem macera partnerlerim : Onur, Mert ve Burak. İçimden bir ses senaryonun beni O’nunla birlikte öne atacağını söylüyor. Sanki bir savaş filmindeyiz, dört kişiyiz, yüzlerce kişilik bir orduya karşı savaşıyoruz ve öne çıkacak olan iki kişi biziz… Onur Zorlu, ve ben. Çünkü insanlar bunu hisseder. İnsanlar hayatlarına giren kişi sayısı 100 olduğunda bile 99’unun bir yere kadar devam edeceğini ve geri kalan yolu sadece 1 kişiyle birlikte gideceklerini hisseder. Ben şuan hissediyorum. Hislerim iyiyi işaret etmiyor bana. Kötü olacak, biliyorum. Bir şeyler kötü olacak, kötü şeyler yaşayacağız ve gözlerimi kapattığım an ikimizi görüyorum. Olayın çok daha başrollerinde olduğumuzu biliyorum. Önce o, sonra ben… ve tabii, sonra Burak ve Mert. Ama cepheyi koruyacak olan bizleriz. Önce ikimiz, sonra dördümüz, ve belki sonra yüzlercesi daha. Gencecik bir kız öldürüldü, her ne kadar umursamadığını söylese de umrunda olduğunu biliyorum ve arkadaşının kaybolması ihtimalinde bile deliye dönen Onur Zorlu’nun gencecik bir kızın hakkını her şeyini ortaya koyarak savunacağını görebiliyorum.
‘’Hangi sınıftaydı?’’ Mert’in sınıflara bakarken sorduğu soruyla birlikte anında cevap verdim,
‘’11-C’’
Mert, Onur ve ben birlikte Burak’ın bulunduğu sınıfa doğru ilerliyorduk. Burak belli ki konferans salonunda tanıştığı kızla onun sınıfına gitmişti. İki saattir onu arıyor olmamız nasıl olmuştu da umrunda olmamıştı bilmiyorum. Çünkü anlattıkları Burak daha farklıydı, en azından haber verecek bir insandı. Neden böyle bir sorumsuzluk yaptığını ilk sorgulayacak insan bendim. Yani onlardan önce yetişebilirsem…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karantina Serisi
Teen Fiction''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı ilk gün bir felaketin ortasında buldu. Okulu, salgın bir hastalık nedeniyle karantina altına alındı...