Üçüncü Perde - 12.Bölüm : Aşık Olduğu Kız.

634K 27.3K 50.6K
                                    

Selammm^^

Yukarıdaki müziği açalım bölümü öyle okuyalım^^

Not : Emma Watson'ın bu gifteki hali bana bu bölümdeki Zeynep'i çok anımsattı o yüzden koydum :')

ÖNEMLİ NOT : BÖLÜMÜN SONUNDA YAPACAĞIM AÇIKLAMAYI MUTLAKA OKUYUN. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


12.Bölüm : Aşık Olduğu Kız.

*Beraber düşüyorduk...*


Gözlerimi karanlığa açtığımda birbirine yapışmış kirpiklerim bana ağlayarak uyuduğumu ispatlar nitelikteydi. Duvardaki saat 19.20 olmuş, bu benim buradaki ikinci günümün akşamında olduğumun tek göstergesiydi. Dün gece ağlamaktan ve dua etmekten uyuyamamış, sabaha karşı uyuyakalmış ve bu saatte uyanmıştım... Karnım açlık içinde guruldarken kapının yanındaki komidinin üzerine bırakılan kahvaltı tepsisini gördüm. Sabah bırakılmış olmalıydı. Oysa ben hiçbir şey hatırlamıyordum... Üstelik ellerimin bağını da çözmüşlerdi, bunu da hatırlamıyordum. Halsiz bir şekilde kalktım, bu iğrenç yerde bulunmanın verdiği kirlenmişlik hissiyle üstümü ellerimle sirkeledim ve odanın içine göz attım.

Tablolar... Odanın içi tablolarla doluydu. Belki on, belki on beş, küçük büyük bir sürü tablo... Her bir tabloda farkı bir tür çiçek vardı. Odanın içi özenle dizayn edilmiş, sanki 1900'lü yıllardan kalma eşyalarla doldurulmuştu fakat hepsi yepyeniydi. Odanın içinde bir iz, bir kanıt, bir kurtuluş yolu arıyordum. Her şeye rağmen şansımı denemek için kapıya doğru ilerledim. Kapının kulpunu aşağı doğru çevirdim fakat hiçbir şey olmadı... Kapı tahmin ettiğim gibi kilitliydi. Sonra gözlerim odayı tararken bu odaya geldiğimden beri ilk kez odanın bir diğer köşesinde bir başka kapı daha olduğunu gördüm. Kaşlarımı çatarak o kapıya doğru ilerledim. Kapının kulpunu heyecanla çevirdiğimde kapının açılmış olması kalp atışlarımı hızlandırırken kapının içinden çıkan manzara hiç de umduğum gibi değildi...

"Allah kahretsin." diye mırıldandım. Burası bir tuvaletti. Bu odanın özel tuvaleti... Söylene söylene tuvalete girdim, kaçırılmış da olsam tuvaletim gelmişti. Klozetin üzerine oturduğumda gözlerim lavabonun üzerindeydi. Özel sabunlar, şampuanlarla donatılmıştı burası.

"Sanki tatile getirdiler beni hazırlığa bak." diye mırıldandım öfkeyle.

Tuvaletin bir camı bile yoktu. Buradan kaçabileceğim tek yol küvetin ya da musluğun giderine sığabilmekti. Yani burada kaçabilmenin hiçbir yolu yoktu. Ellerimi ve yüzümü yıkarken bir yandan da aynadaki sersefil görüntüme bakıyordum. Gözlerim gözlerimle buluştuğumda kendi kendime duyduğum büyük suçluluk hissiyle her şeyi sorgulamaya başladım. Kim bilir annem ve babam ne yapıyordu, Onur ne yapıyordu, Burak ve Mert ne yapıyordu şimdi? Anneme ne demişlerdi? Yalan mı söylemişlerdi? Anneme ve babama yalan söylemek kolaydı... Hiçbir zaman bana karşı maksimum seviyede bir koruyuculukları olmamıştı. Beni çok daha özgür bir çocuk olarak yetiştirmişlerdi. Peki ya her şeyden öte Onur'un şu anki çaresizliği? Bunu düşünmek bana kafayı yedirtiyordu. O an bir anlığına aklımı kaybeder gibi oldum... Kafamı karşımda duran aynaya geçirmek istedim, ama hayır. Bu gücü yerlerde sürünen bir insanın hareketi olurdu ancak. Ben bilinçli kalmalıydım, aklım başımda olmalıydı, kendimde olmalıydım. Ama öyle kötü hissediyordum ki... Hislerimin bir ismi bile yoktu.

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin