İkinci Perde - 4.Bölüm : İki Küçük Kibrit Çöpü.

754K 27.4K 36.7K
                                    

Yukarıdaki müziğin ismi : Rue's Farewell^^ Dinlerken okursanız çok güzel olur :')

Yukarıdaki müziğin ismi : Rue's Farewell^^ Dinlerken okursanız çok güzel olur :')

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

4.Bölüm : İki Küçük Kibrit Çöpü.
*Yanarsak beraber, sönersek beraber*.*

Saatler sonra her zaman en sonunda kendimizi hep nerede buluyorsak oradayız bir kez daha. Yoldayız. Tanıştığımızdan beri bir şekilde başımıza gelen her şey, her olay, her yaşanan bizi yola sürükledi. Önce başımıza gelenlerin ne olduğunu anlamak için çıktık yola ve aranıp dururken bir gün başımıza neler geldiğini anladık. Sonra kaçmak için çıktık yola, başımıza gelen her şeyden kaçmak için. Zaten aslında ister fark etsin ister fark etmesin insan yola her zaman bir şeylerden kaçmak için çıkar. Kendinden, aşkından, ailesinden, hayatından, ondan, bundan, şundan. Kaçtığı hep değişir, ama kaçan hiç değişmez. İnsan ömrü boyunca kaçar. İnsanın ömrü kaçmakla geçer. Ve değişmez bir gerçek vardır, insan ne kadar kaçarsa kaçsın bir gün mutlaka yakalanır...

"Abi şu yaşımızda mülteci gibi oradan oraya savruluyoruz hayata bak!" Burak söylenip dururken Mert gözlerini devirdi,

"Burak arkadaşımız Gürcü kızlarını bırakmak zorunda kaldığı için biraz sinirli." Hafifçe gülümsedim.

"Neydi kızın adı?" diye mırıldandım, "Hah! Sophie!" Mert büyük bir kahkaha atarken Burak yavaşça koluma vurdu.

"Öyle birini tanımıyorum." Hafifçe kıkırdadım,

"Seninle Türkiye'ye gelmediği için mi bu kızgınlık?"

"Hakkımda çok yanılıyorsun Zeynep," dediğinde sırıtışım büyüdü, "Kızı Türkiye'ye çağırmadım bile. Bana ülkemde kız mı yok? Berrin'ler, Ayşe'ler, Fatma'lar, Elif'ler, Sude'ler, Melis'ler, İlayda'lar, Esra'lar, Nehir'ler dururken elin Sophie'sini ne yapayım?" Gülerek elimi uzatıp saçlarını karıştırdım. Mert anında söze atladı,

"Abi nüfus müdürlüğü çalışanları bu kadar kız ismini art arda sayamaz!" Büyük bir kahkaha attığım sırada Burak Mert'e feci kötü bir bakış attı, ve hemen ardından her zamanki gibi söylenmeye devam etti,

"Bırak şimdi kızı da abi baya çişim geldi ya, mola filan vermeyiz değil mi?"

"Burak seni bebekliğinden tanıyorum, her an çişin var be abi." Mert'in cümlesine güldüğüm sırada gözlerim Onur'a kaydı. Yerdeki büyük yastıklardan birine başını yaslamış, gözleri hafif açık bizi izliyordu. Bizim gülüşmelerimizi, esprileşmelerimizi öylece sessizce izliyordu. Gülmeden, konuşmadan, sadece öylesine bize bakıyordu. İyi olmasını her şeyden çok istediğiniz insanın gözlerinizin önünde her geçen gün mahvolması o kadar kötü bir duyguydu ki. Onu karşıma alıp şöyle vura vura kendine getirmek istiyordum. Bu hissi bilirsiniz. Çok sevdiğiniz bir insan kendi kendini mutsuzluğa sürüklüyordur, siz de şöyle bir güzel evire çevire dövsem de kendine gelse diye düşünürsünüz. Tam olarak bunu hissediyordum işte. Onur'la tanıştığımdan beri ona dair en büyük hayalim bu.

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin