Son Perde - 4.Bölüm : O Fırtınalı Gecede...

552K 21.3K 42.5K
                                    

Selam Mahşerin Binlerce Atlısı^^

Lütfen ama lütfen yukarıdaki yağmur sesini mutlaka açın... Bölümü o sesi dinleyerek yazdım <3 

İyi okumalar dilerim^^


4

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

4.Bölüm : O Fırtınalı Gecede...
*
Oradan oraya savrulur ve sonunda evini bulur...*

"Hayat bir gölgedir gezinip duran..." Belki de Shakespeare'in en sevdiğim sözüydü bu. Hayat bir gölgeydi, her adımımızda tepemizden yükselip bizi karanlıkta bırakan ama aynı zamanda da güneşten koruyan. Ömrüm boyunca yaşadıklarımın beni nereye sürüklediğini anlamaya çalıştım. Hala anlamış değilim. Karanlığa mı sürükleniyordum yoksa beni güneşten koruyacak bir gölgeye mi?

"Hava giderek kötüleşiyor..." Zuhal Teyze endişeyle camdan dışarıya bakıyordu, "Hala gelmediler. Onur, oğlum bir daha arasana babanları..."

"Daha on dakika önce aradım anne, iyilermiş. Sadece trafikteler işte." Tam o an hayatımda gördüğüm en büyük gök gürlemesine şahit oldum. Burak'ın kucağında uyuyan Gece korkuyla sıçradı ve ağlamaya başladı.

"Gel kızım..." Onur endişeyle Gece'yi kucağına aldığında ben de Gece'nin üzerine battaniyesini örtüyordum.

"Ağlama güzel kızım, korkulacak hiçbir şey yok. Ben buradayım, sana kimse hiçbir şey yapamaz..." Onur'un sesi geceyi sakinleştirirken Burak yanımızdan kalkıp mutfağa doğru ilerledi.

"Kahve isteyen var mı?" diye sorarken annemlere döndüm,

"İçin." diye mırıldandım, "Çok gerginsiniz. Biraz kendinize gelirsiniz. Burak annemler de kahve istiyor..."

"Tamam Zeyno."

Restaurant burayı açtığımız ilk günden beri ilk defa bu saatlerde böyle bomboştu. Burayı ilk açtığımızda sadece kahvaltı servisi vereceğimizi planlamıştık ama herkes burayı öylesine sevdi ki akşam yemeği servisi de vermeye başladık. Normalde tam şu an yani her gün saat 19.00'da iki saatlik bir akşam yemeği servisimiz başlıyordu ama bugün ilk defa bu saatte kapalıydık. Kapıya gelen yaklaşık yirmi müşteriyi geri çevirmiştik. Saatlerdir babalarımızı ve Mert'i bekliyorduk. Dışarıda öyle büyük bir fırtına vardı ki arabaları bir milim bile hareket edemeyecek bir trafiğin içinde kalmıştı. Restaurantın son kalite pencerelerinden bile içeri su sızmaya başlamıştı. Ara ara doluya çeviren hava doluya döndüğünde camları kıracak kadar sert yağıyordu.

"Yine dolu yağıyor..." diye mırıldandı annem öfkeyle, "Çocuk uyanacak."

"Anneciğim Gece'yi içerideki odaya yatırıp uyutun siz, biz kahvelerimizi içip Gece'nin başında bekleriz... Oraya daha az ses geliyor." Zuhal Teyze'ye başımı salladığım sırada Onur çoktan içerideki odaya yönelmişti.

"Zaten uyuyor..." diye fısıldadı Onur Gece'yi pusetine yatırırken.

"Uyanacak gibi... Biraz pusetinde sallayalım." Onur başını sallayarak ses çıkarmadan Gece'nin pusetini bir sağa bir sola sallamaya başladı. Dışarıda bir gök daha gürledi o sırada. Caddeden korna sesleri yükseldi. Herkes bir an önce evine gitmek istiyordu artık.

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin