5.Bölüm : Vazgeçilmek.
*Siz vazgeçilmek ne demek çok iyi bilirsiniz. Biliyorum, sizden de çok vazgeçtiler...*Onur'un evinden çıkar çıkmaz kendimi bir takside buldum. Gözlerimden akan birkaç damla yaşa aldırmadan evimin yolunu tarif ettim. Öfkeden, sinirden ağlıyordum. Kendime tüm bu olanları yediremediğim için ağlıyordum. Onur'un bu kadar aciz ve acınası bir hale gelişine ağlıyordum. Neredeydi o güçlü Onur? Neredeydi o dimdik ayakları üzerinde duran Onur? Ona bir şans vermişti hayat, hayatını yeni baştan kurmak için ellerinin arasına kocaman bir fırsat geçmişti. Ama o eline geçen ilk fırsatta beni hayatından dışarı savurmuştu. Gözden çıkardığı ilk insan ben olmuştum. Hani en başta beni aralarına almak istemeyen tek insan oydu ya, bilmeliydim böyle olacağını. Beni hiçbir zaman mahşerin dördüncü atlısı olarak görememişti. Hiçbir zaman da göremeyecekti. Gücü kalmadığı an ilk vazgeçtiği ben olmuştum. Dün gece kulağıma "Sen benim sevgilimsin." diyen Onur bir anda gitmişti. Bir anda yok olmuştu o aşık olduğum Onur. Şimdi karşımda zavallı bir Onur Zorlu vardı. Zavallı... Daha fazlası değil.
Taksiye ilk bindiğim dakikalarda dönüp dönüp arkama bakıyordum. Sanki Onur arkamdan gelecek gibi hissediyordum. Daha doğrusu öyle olmasını istiyordum, bunu hayal ediyordum. Ama arkamdan gelmeyi bırakın camdan bile bakmamıştı. Onunla ilgili hayallerim tek tek yıkılmıştı, kendisi elleriyle yıkmıştı hayallerimi. Şimdi odasında bir başına oturuyor olmalıydı. Hep de bir başına kalacaktı o odasında. Beni, bizi kendinden uzaklaştırdığı sürece hata yaptığının bile farkında olmadan bir başına kalacaktı. Salak... Salak! Aptal. Geri zekalı. Geri zekalı! Ah!
"Burası mı hanım kızım?" Dolu gözlerimi camdan dışarı çevirdim. Eve geldiğimi anlamam birkaç saniyemi aldı. Başımı sallayarak taksicinin parasını ödedim ve taksiden indim. Koca sırt çantamla ışıkları yanan evime baktım. Gözlerimden birer damla yaş akarken burnumu çeke çeke eve doğru ilerledim. Bahçeden geçtim, yanımdan miyavlayarak geçen bir kediye uzun uzun baktım. Siyah beyazdı, zıtlıklardan yaratılmıştı sanki. Onur gibi. Ah, ne saçmalıyorum! Kediye bakarken bile Onur'u gördüm bu ne saçmalık! Sinirle kediye omzumu silkip kapıya doğru ilerledim. Evet kediye omzumu silktim... Kapının önünde durdum ve başıma geleceklere hazır olarak zile bastım.
İçeriden annemin sesi duyuldu önce. Babama kapıya bakmasını söylüyordu, sonra babamın sesi duyuldu.
"Kim gelir ki bu saatte?" Kaçak kızınız olabilir mi baba? Kapı anında açıldı. Babam şok içinde bana bakarken akan gözyaşlarımın arasında utançla gülümsedim.
"Zeynep! Zeynep!" Babam şok içinde bana sarılırken annemin şaşkın çığlığı duyuldu içeriden.
"Zeynep mi!" Devrilen bir tencere sesi, ve koşan ayak sesleri.
"Durun, durun bağırmayın! Bütün mahalleyi uyandıracaksınız! İçeri gireyim bir!" Annem gözyaşları içinde şok olmuş bir halde üzerime atladığında üçümüz karmakarışık bir sarılma yaşıyorduk. Onları içeri çekiştirip kapıyı kapattığımda darmadağın olmuş hallerine gülerek baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karantina Serisi
Teen Fiction''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı ilk gün bir felaketin ortasında buldu. Okulu, salgın bir hastalık nedeniyle karantina altına alındı...