Dördüncü Perde - 18.Bölüm : 1 Mayıs.

578K 23.5K 46.3K
                                    

Selam Mahşerin Binlerce Atlısııı^^

ÇOK ÖNEMLİ BİR UYARIM VAR LÜTFEN AMA LÜTFEN SPOILER YEMEK İSTEMİYORSANIZ SAYFANIN AŞAĞILARINA İNMEYİN ÇÜNKÜ ORTALARDA BİR YERDE BİR GİF DAHA VAR VE DİREKT BU NOKTADAN OKUMAYA BAŞLAYIP OKUYA OKUYA AŞAĞI İNİP GİFİ ÖYLE GÖRMENİZİ ÖNERİYORUM :') 

Önce tam buraya ne olacağıyla ilgili tahminlerinizi alabilir miyim? Sizce Gece'ye ya da Zeynep'e ya da ikisine birden bir şey olacak mı? 

Yukarıdaki müziği açmayı unutmayalım, iyi okumalar canımın içleri.

Benim için çok duygusal, etkileyici bir bölümdü, yorumlarınızı çok heyecanlı okuyacağım^^


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


18.Bölüm : 1 Mayıs.
*Ay da bizim olmuştu, gece de...*

Bazen hayatımın bazı anlarını Rönesans tablosu gibi kafamda resmedip hayal etmeye çalışırım. Bu resimler bazen rengarenk olur bazen simsiyah bazense kırmızı... Tam şu an hayatımı kafamda resmediyorum ve bu anı hangi renge boyamam gerektiğini bilmiyorum. Belki de bu resim boyanmaması gereken bir resimdir. Belki de bu resim boyama kitaplarında yer alan sadece çizgileri olan içi bembeyaz olan resimlerdendir... Onur evin içinde dört dönüp bir çare bulmaya çalışırken Burak ve Mert'in karşı evin çatısında telefonla arama yapmaya çalıştıklarını görebiliyordum. Ben mi? Ben ise bir yemek masasına yatırılmış acı içinde bağırmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum.

"Lütfen Onur..." diye yalvarıyordum, "Lütfen Ender'e ver beni."

Telefonlarımız çekmiyordu, arabamız çalışmıyordu, etrafta kimse yoktu. Buradan çıkabilmemizin tek yolu Ender'di. Burada, bu hiçliğin tam ortasında ulaşabileceğimiz tek insan Ender'di ve ben gerçekten ama gerçekten buradan çıkmak istiyordum. Ne pahasına olursa olsun... Gece'nin yaşaması için gündüzün ölmesi gerekiyordu, ölmesi gereken gündüz bendim ve buna razıydım.

"Burak, Mert! Buraya gelin!" Onur telaşla onlara seslendiğinde acı bir çığlık attım.

"Geliyoruz!"

"Onur..." Sesim o kadar zor çıkıyordu ki sanki göğüs kafesimin üzerinde oturan bir ağırlık vardı.

"Sakin ol Zeynep, halledeceğiz. Güven bana!"

"Nasıl halledeceksin nasıl! Ölmesini mi istiyorsun!" Gözyaşları içinde Onur'a bağırdığım sırada Burak ve Mert kapıdan içeri girdi.

"Çekmiyor s*ktiğimin telefonları!"

"Abi ne yapacağız şimdi!" Burak ve Mert endişeyle yanıma geldiklerinde Onur bacaklarıma bir çarşaf örtüyordu. Burak korkuyla elimi tutarken başımı Mert'e çevirdim.

"Lütfen bir şekilde Ender'i çağırın... O notta yazdığına göre bizi duyabiliyordu... Bizi buradan sadece o çıkarabilir Mert!" Mert hak veren ama korku dolu bakışlarını Onur'a çevirdi.

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin