18.Bölüm : Sevgilim Olur Musun Desem...

845K 34.7K 3.4K
                                    

Selamlar Romeo'lar, Juliet'ler :') Bölümle ilgili çok bir şey söylemeyeceğim duyuruyu görmeyenler olmuştur diye şunu söylemek istiyorum, Facebook'ta kapalı bir grup açtık. Bölümleri yazarken burada yayınlamadan önce orada replikler paylaşıyorum, karakterler hakkında konuşuyoruz, oyun oynuyoruz vs sizi de bekleriz. Grubumuzun adı ''Karantina - Wattpad - Beyza Alkoç'' Bir de medya kısmında tatlış bir okurumun Karantina için hazırladığı fragman var! Zombili sahneler dışında çok sevdim bfhdgd :') Sizden de böyle çalışmalar bekliyorum, onları da mutlaka yayınlayacağım. Hepinizi öpüyor ve bölümle başbaşa bırakıyorum! Görüşmek üzeree^^ -Beyza Alkoç.
---
---

----

18.Bölüm : Sevgilim Olur Musun Desem...
* Bir insan mı tanıyorum, bulmaca mı çözüyorum...*

''Ah Mert... neden Mert'sin sen? İnkar et babanı, adını yadsı...'' Burak Romeo Juliet'in bilindik repliklerinden birini Mert'e uyarlarken hafifçe kıkırdadım. Konferans salonunda oturup kalmıştık, burada güzel bir ortam vardı. Okulun yarısı hala burada söndükçe yenileri gelen mumların etrafında oturuyorlardı, koltuklarda uyuyakalanlar, tek başına konferans salonunun camlarından geceyi izleyenler, gülüp eğlenenler... Biz de Onur ben ve Mert üçlüsü olarak yanyana koltuklarda oturuyorduk, Burak ise hiperaktiften kırma bir arkadaşımız olduğu için ayakta durmuş bizi güldürüyordu.

''Abi bence biz Mert'le Romeo Juliet seçilmeliydik! Şiddetle başlayan hazlar...'' Burak cümlesini yarıda bırakıp Mert'e döndü. Kaşlarımı çatıp ikisine birden baktığım sırada Onur'un kendi kendine ''salak'' diye söylenip hafifçe güldüğünü gördüm. Mert ise anlamayarak boş boş bakıyordu aynı benim gibi.

''Ne?'' dedi Mert soran gözlerle.

''Devam etsene Juliet! Şiddetle başlayan hazlar...'' Mert anında gözlerini devirdi.

''Burak, siktir git. Gay sanacaklar bizi.'' Burak birden Mert'e göz kırptı,

''Öyle değil miyiz bebek?'' Kendimi tutamayıp büyük bir kahkaha attım. Biraz önce kızlara yürüyen Burak gay olduğunu iddia ediyordu! Ve yine, tam o an garip bir şey oldu... Gözüm tam yanımda oturan Onur'a kaydı. Bir kez daha, gülüşümü izlerken yakaladım onu... Gözlerini kaçırmadı. Ben ona baktım, o bana. Gözlerini kaçıran ben oldum. Anlaşılan oydu ki Onur Zorlu'yu ne zaman bana bakarken yakalasam gözlerini kaçıran yine ben olacaktım.

''Tamam, tamam. Bu muhabbete girmeyeceğim. Şimdi gerçek Romeo ve Juliet'e dönelim. Dökülün bakalım, Zeynep... bu replikleri neden ezbere biliyorsun? Onur'u biliyoruz da seni de anlayalım bakalım.'' Onur'u biliyorlar mı? Meraktan delireceğim. Bu çocuğun edebiyatla, Shakespeare'le ilgisi ne?

''Ben... küçükken bir tiyatro kursunun yıl sonu gösterisinde Juliet'i oynamıştım. Replikler dün gibi aklımda.''

''Sakın bana orada Romeo'yu oynayan çocukla yıllar sonra birbirinizi bulup sevgili olduğunuzu anlatma, eski sevdiğim kıza aşkımı ilan ettiğimde bana aynen böyle demişti.. 'Kusura bakma Burak, ben küçükken birlikte bir tiyatro gösterisinde oynadığım çocukluk aşkıma aşığım. Tahmin edersin ki ondan vazgeçmem kolay değil.' Çocuk ağaç rolünde oynamış be.'' Burak'a güleceğim sırada birden Onur'un sert, küçümser sesi duyuldu,

''Sevgilisi yok... eski sevgilisi bile yok...'' Dudağının kenarı hafifçe kıvrılırken ne kadar sinir bozucu olduğunu düşündüm.

''Nasıl yani?'' dedi Mert, o sırada Burak söze girdi,

''Ölmüş mü?'' Öfkeyle derin bir nefes aldım ve acele acele cevap verdim.

''Bu zamana kadar hiç sevgilim olmadı! Bir daha böyle bir konu açmazsanız sevinirim. Ayrıca bu benim umrumda değil.'' Üçü kendi aralarında gülüşürlerken kollarımı göğsümde birleştirip arkama yaslandım.

''Gerçekten umrunda değil mi, Juliet?'' Burak ve Mert kendi aralarında konuşurlarken Onur'un bana yönelttiği soruyla birlikte omuz silktim.

''Umrumda olacak olsaydı bir teklifi kabul ederdim. Emin ol.'' Oturduğu yerde ağır ağır bana döndü ve etkileyici bir bakışla yüzüme baktı. Ela gözlerinde garip bir ışık vardı.

''Yani sevgili istemiyorsun...'' dedi etkileyici bir sesle. Ne yapmaya çalışıyordu?

''Evet. İstemiyorum.''

''Kimseyi istemiyorsun...''

''Kimseyi.'' Hipnoz olmuş gibiydim.

''Şuan sana bir teklif gelse, onu da kabul etmezsin...''

''Etmem.''

''Teklifi ben yapsam... sana sevgilim olur musun desem... onu da...'' derken şok içinde bakakaldım. Cümleyi devam ettirmesine gerek yoktu, yüzümdeki ifade soracağı şeyi zaten anladığımı gösteriyordu. Kalp atışlarım üç katına çıkmıştı. Bu da neydi şimdi? Bu bir teklif miydi? Rüya mı görüyordum?

''Ne... sen şimdi... bana?'' Dudağı yukarı doğru kıvrıldığında şuan yaşanan şeyden zevk aldığını anladım.

''Hayır,'' dedi, ''Bu bir teklif değil. Ve benden asla böyle bir teklif duyamayacaksın.'' Öfke içinde anında sordum,

''Neydi bu şimdi?''

''Bu sadece... tepki ölçmek için ufak bir testti. Gözbebeklerinin büyüdüğünü gördüm, yüzün kızardı, ellerin titriyor. Seni heyecanlandırıyorum.'' O an gözlerimin dolduğunu hissettim. Rezil olmuştum. Beni kendine rezil etmişti! Neredeyse kucağına atlatıp EVET diye bağıracaktım. Öfkeyle derin derin nefesler aldığım sırada biraz önce bizimle finale kalan Yeşim denen kızın bize yaklaştığını gördüm. Sinirlerim yatışmıyordu, öfkeyle ona döndüm,

''Ne var?!'' Kahretsin. Kıza kan davamız var gibi soru sordum. Burak'ın yanımda kahkaha attım ''tutmayın küçük enişteyi'' dediğini duydum. Kız da bana şaşkınlıkla bakıyordu.

''Sen onun kusuruna bakma. Ufak bir heyecan problemi yaşıyor.'' Onur'un açıklamasını duyduğumda sinirden ne yapacağımı şaşırmıştım. Yutkundum, sessiz kalmak zorundaydım. Sakin olmak zorundaydım.

''Anladım... Şey, Onur, seninle biraz konuşabilir miyiz?'' dedi ve kızın ağzından resmen ''ehe'' diye bir gülücük sesi çıktı. Kızlar nasıl böyle gülebiliyor? Zor değil mi bu? Bu kız Onur'dan ne istiyor? Neden çağırıyor? Ama Onur'un gideceğini sanmıyorum. Pek fazla insanlarla muhattap olacak bir tip değil. Belki öfkem diner diye Onur'un red cevabını dinlemek için ona döndüm,

''Olur.'' Ne? Gidecek mi? Resmen gidiyor. Ayağa kalktı, kızın peşinden ilerliyor. Öfkem dinmek yerine kat kat arttı. Kıskanıyor değilim. Sadece yediremiyorum. Beni böyle sinirlendirip kalkıp o kızla konuşmaya gitmesini yediremiyorum. Gözlerimi üstlerine diktim. Kız flörtöz tavırlarla salına salına ''ehe'' diye gülerek bir şeyler anlatıyordu. Bir anda Onur'un bana bakışını yakaladım. Anında başını kıza doğru çevirdi ve kıza gülerek bir şeyler söyledi. Gülüyordu... Onur Zorlu gülüyordu, bana değil, bir başkasına...

''Juliet!'' Yanımdan gelen tanıdık sesle birlikte gözlerimi onlardan ayırdım. Doruk! Tam yanımda ayakta durmuş bana bakıyordu gülerek.

''Merhaba...'' dedim sakin bir sesle.

''İyi yarıştınız. Tebrik ederim.'' Gözlerim hala Onur'un üzerindeydi. Kıza gülerek flört eder gibi bir şeyler anlatıyordu! Tam o an bir şey oldu. Gözleri bir saniyeliğine bana doğru kaydı, Doruk'la bana doğru. O an donakaldı, yüzündeki gülüş soldu. Gözlerini kıstı ve yutkundu. Ne? Bozulmuş muydu? Ben onu o kızla görünce bunu yediremiyorsam aynısı ona da olabilirdi... Anında ayağa kalktım. Doruk'a yapmacık bir şekilde gülümsedim.

''Teşekkür ederim! Sen de çok iyiydin. Ahah!'' Doruk delirdiğimi düşünecek. Çocuğa sıradan bir cümle kurup Onur'un dikkatini çeksin diye hafif bir kahkaha attım sebepsiz yere. Doruk'un kaşlarını çattığını gördüm,

''T-teşekkürler... Eee, nasıl hissediyorsun?'' Elimi ağzıma götürüp sesli bir şekilde kıkırdadım. Doruk bana deliymişim gibi bakarken Onur'un bakışları öfke doluydu. Kız konuşurken cümlenin yarısında bize doğru bir adım attığını gördüm! Kızın cümlesini bitirmesini beklemeden kızı bıraktı resmen!

''İyi hissediyorum, harika. Sen?'' Gözlerim Onur'u izliyordu. Hızlı ve sert adımlarla bize doğru geldi. Hiçbir şey söylemedi, Doruk'a çarpıp benim iki dakika önce oturduğum koltuğa oturdu birden. Bacaklarım dizlerine değiyordu. Tam önündeydik. Kollarını göğsünde birleştirmiş bizi izliyordu.

''Ben de harika. Eee? Benim Jueliet'im olmak ister miydin?'' İşte beklediğim soru gelmişti. Duruşumu dikleştirdim. Delirme sırası sende Onur Zorlu... izle beni.

''Belki de başka bir gezegende senin Juliet'inimdir.''

Sessizlik. Bu, başka bir gezegende, başka bir hayatta, başka bir zamanda senin Juliet'inimdir demekti. Bu, senin Juliet'in olmak da benim bir umudum demekti. Bu ağır bir cümleydi. Eğer beni biraz olsun kıskanıyorsa bu, Onur'u yaralayacak bir cümleydi. Birden ayağa kalktı. Şok içinde ona döndüm. Yutkunduğunu boynundaki hareketten anlayabildim. Gözlerini gözlerime dikti. Hiçbir şey söylemedi. Uzun uzun baktı, ben de ona baktım. Sonra birden, beklemediğim bir anda yanımızdan ayrıldı. Merdivenleri geçti.

''Onur!'' diye bağırdım arkasından, ''Nereye!?'' Cevap vermedi, arkasını bile dönmedi. Konferans salonundan çıktı gitti.

O an onu sinirlendirmenin zevkini yaşayamadım. O an kalbimin en derin yerlerinden birinde hüzün hissettim. O beni sinirlendirmişti, bense onu üzmüştüm. Duyguları yok dediğim çocuğun içinden önce aşk dolu cümleler çıktı, üzülmez dedim üzüldü, daha ne olacak? Onur Zorlu hakkında daha ne öğreneceğim? Bir insan mı tanıyorum, bulmaca mı çözüyorum bilmiyorum...


***
***

Görmeyenler için bölümün başındaki not,
Facebook'ta kapalı bir grup açtık. Bölümleri yazarken burada yayınlamadan önce orada replikler paylaşıyorum, karakterler hakkında konuşuyoruz, oyun oynuyoruz vs sizi de bekleriz. Grubumuzun adı ''Karantina - Wattpad - Beyza Alkoç'' Bir de medya kısmında tatlış bir okurumun Karantina için hazırladığı fragman var! Zombili sahneler dışında çok sevdim bfhdgd :') Sizden de böyle çalışmalar bekliyorum, onları da mutlaka yayınlayacağım. Hepinizi öpüyor ve bölümle başbaşa bırakıyorum! Görüşmek üzeree^^ -Beyza Alkoç.  


Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin