10.Bölüm : Ela Gözlerin Ardında...

861K 39.1K 2.7K
                                    

10.Bölüm : Ela Gözlerin Ardında...
* Sadece gözlerinin değil, bakışlarının rengi de elaydı.*

Benim onlara sunduğum plan, ya da bir diğer deyişle kararım açık ve netti. Doruk'la yakınlaşıp ağzından laf alacaktım. Ama Onur'un ela gözleri üzerimde tehditkar bir şekilde dolaşıyordu. Burak ve Mert'in bakışları da Onur'un tepkisini bekler gibiydi. Onur'un ela gözlerinin ardında ne döndüğünü bilmiyordum, bilmemin imkanı da yoktu. Ama şunu çok iyi biliyordum, beni durdurması imkansızdı. Çünkü bir sebebi yoktu. Kimsem değildi o benim, beni sonsuza kadar hayatında tutmayı bile düşünmüyordu. Üç günlüğüne yanında kalacağım adamın fikirleri o kadar da etkilemeyecekti beni.

''Güzel espri,'' diye mırıldandı Onur. Kaşlarımı kaldırdım,

''Espri?'' Onur bana cevap vermek yerine bakışlarını Burak ve Mert'e çevirdi.

''Beyler, Zeynep'in güzel esprisini dinleyip gülmediğimize göre sizin fikirlerinizi öğrenebilir miyim?'' Sıradan atlayıp ayağa kalktım anında. Bu düpedüz benimle dalga geçmekti!

''Ben espri yapmadım Onur Zorlu. Ben planımı söyledim. Bizim planımız değil bu. Benim planım. O cesedi ilk ben gördüm ve şimdi katilini bulma adına yaptığım planı uygulayacağım!'' Onur bakışlarını olabildiğince sert bir şekilde bana çevirdi. Size yemin ediyorum, ela gözlerinin altında yatan ateşi görebiliyordum. Gözlerinin rengi turuncuya dönmek üzereydi.

''Uygulamayacaksın.'' Cevabı bu kadardı. Ses tonu yüksek değildi, ama bağırmak istediği o kadar belliydi ki.

''Neden?'' dedim kaşlarımı kaldırarak.

''Çünkü canım öyle istiyor.'' Hah, başka cevabı olamazdı, değil mi? Tek kaşımı biraz daha kaldırdım,

''Neden?'' diye sordum tekrar, ''yoksa beni kıskanıyor musun?'' Burak ve Mert aralarında gülüşürlerken Onur anında gözlerini devirdi.

''Seni daha fazla dinlemeyeceğim, otur şuraya.'' Verdiği emre rağmen ona doğru bir adım daha attım, eğlenir gibi baktım yüzüne,

''Beni kıskanıyorsun.'' Onur öfkeyle derin bir nefes aldı,

''Daha önce de söylediğim gibi,'' dedi, ''si-kim-de-bi-le-de-ğil-sin.''

Heceleye heceleye kurduğu cümlenin ağırlığını ikinci kez yaşadığımda başımı salladım. Yutkunarak doğruldum ve gülümsedim,

''Öyleyse bana karışamazsın. Müsaadenizle, kantine gidip Doruk'u bulacağım.'' Kapıya yöneldiğimde Onur'un arkamdan ne olduğunu anlamadığım bir küfür savurduğunu duydum ama kendimi durdurmak yerine hızla sınıftan çıktım. Burak ve Mert'in peşimden gelmek üzere hareketlendiklerini duyduğum sırada Onur'un ''Gitmeyin, ne hali varsa görsün.'' dediğini işittim. Umrumda değildi, ben de onun umrunda değildim. Ama sebebini bilmesem de sinirlendiğini görebiliyordum. Karanlık koridorda kararlı adımlarla ilerledim. Aklımdan Onur'u atmaya çalışsam da her seferinde ela gözlerinin altında yanan ateşi düşünüp merakla kıvranırken buluyordum kendimi.

Kantin merdivenlerinden indiğimde kalabalık kantinde gözüme ilk çarpan isim tek başına oturan Doruk oldu. Sarı dağınık saçları onu bu karanlıkta bile görünür kılıyordu. Çekinerek ilerledim ve yanındaki sandalyeyi çektim, şaşkın bakışları üzerime yöneldiğinde gülümsemeye çalıştım.

''Oturabilir miyim? Başka boş yer yok.'' Başka boş yer olup olmadığına bakmadan anında başını salladı gülümseyerek,

''Tabii, oturabilirsin.'' Sandalyeye oturup telefonumu masanın üzerine koyduğumda Doruk'un bakışlarını üzerimde hissettim.

''Okula yeni geldin, değil mi?''

''Evet.''

''Vay... yeni kız masama oturdu. Onur Zorlu kıskanmasın?'' Anlaşılan ünümüz buraya kadar yayılmıştı. Gülümsemeye çalışarak saçımın bir tutamını kulağımın arkasına attım.

''Onur... arkadaşım.''

''Çok ilginç. O iki salaktan başka bir arkadaşı olduğunu görmemiştim.'' Burak ve Mert'e salak dediği için karnıma sinir dolu bir ağrı saplandı. Tamam, yıllardır tanışıyor değildik ama onları seviyordum.

''Onlar salak değil,'' dedim gülümseyerek, ''tanısan seversin.''

''Onur'un yanında dolaşıyorlarsa salaklardır.'' Kaşlarımı çattım. Niye herkes Onur'dan nefret ediyordu?

''Neden? Onur'da bir sorun mu var.'' Gülmeye başladı.

''Onur'da bir sorun yok. Onur sorunun ta kendisi! Bu okulda ondan nefret etmeyen bir erkek bulacağını sanmıyorum.'' Kıskançlık. Onur'u kıskanıyorlardı. Aptallar.

''Belki de doğaüstü bir görünüşü olduğu içindir?''

''Gerçekten böyle mi düşünüyorsun? İsmin neydi?''

''Zeynep. Evet, Onur'un yakışıklı olduğu inkar edilemez.'' Doruk bozulmuş gibi kaşlarını çattı,

''Doğaüstü de demeyelim ama. Abartılacak bir şey göremiyorum. Benim gözlerime sahip değil mesela.''

Başımı kaldırdım. Onur'un abartılacak bir tipi olmadığını savunan Doruk'un masmavi büyük gözlerine baktım. O an garip bir şey hissettim. Mavi gözler her zaman favorimdi. Ama Doruk'un mavi gözlerinde Onur'un ela gözlerinde gördüğümü göremedim. Gözler değildi belki de önemli olan, bakışlardı. Onur Zorlu hayatımda gördüğüm en güzel gözlere sahip değildi, Onur Zorlu hayatımda gördüğüm en güzel bakışlara sahipti. Sadece gözlerinin değil, bakışlarının rengi de elaydı.

''Bu konuyu kapatsak?'' Gülerek başını salladı,

''Bence de. Güzel kızlarla Onur'dan bahsetmekten hoşlanmıyorum. Senden bahsedelim Zeynep. Okula bugün başladın, değil mi?''

''Evet, öyle oldu.'' Doruk büyük bir kahkaha attı ben kaşlarımı çattığımda,

''Şu şansa bak. Okula başladığın gün okul karantinaya alınıyor.'' Cümlesini devam ettirmek istedim, ve bir cinayet işleniyor demek istedim...

''Ben her zaman böyleyimdir. Nereye gidersem felaketi de yanımda götürürüm.''

''Kaostan besleniyorsun yani.'' İçten bir şekilde gülümseyip başımı salladım,

''Aynen öyle!''

''O yüzden Onur Zorlu'nun yanındasın. Çocuk kaosun kaynağı.'' Bir kez daha derin bir nefes aldım, aklımdan çıkmasına izin vermeyeceksin değil mi Tanrım?

''Ben ondan çok daha felaket çekiyorum! Belki de benimle takılarak o belaya bulaşmıştır? Eee anlatsana Doruk, sen de çok bela çeker misin?'' Aferin kızım güzel soru. Bakalım ağzından laf alabilecek miyim.

''Ben mi? Yok, benim sade bir hayatım vardır. Bütün gün otururum. Sohbet muhabbet.''

Hiç de katil gibi konuşmuyor. Bir şeyler sormam lazım, ama ne sorsam? Yani ağzından nasıl laf alabilirim ki? Direkt şey mi desem, HAYATINDA HİÇ BİRİNİ ÖLDÜRDÜN MÜ? Yok, öyle olmaz. Odaklanamıyorum da. Aklım Onur'da. Benim Doruk'la konuşmamı kabullenmiş olması, peşimden gelmemiş olması, hatta Burak ve Mert'i bile yollamamış olması beni rahatsız ediyor. Beni umursamaması beni rahatsız ediyor. Tamam, izin vermemeye çalıştı ve buna rağmen buraya geldim. Ama yine de çabuk kabullendi. Bu beni gerçekten umursamadığını gösterir.

''Zeynep?'' Birden Doruk'un elini kolumda hissedince başımı kaldırdım, gülüyordu.

''Daldın gittin, uykun mu var?'' Bir Doruk'a bir kolumdaki eline baktım. Tam o anda masadaki telefonum titreyince kolumu çekmeye fırsat bulamadan diğer elimle masadaki telefonu alıp bildirimlere baktım.

''CİNAYET İSİMLİ WHATSAPP GRUBUNDAN BİR YENİ BİLDİRİM*,

*Onur : O siktiğimin çocuğunun elini kolundan çek, eğer ben gelip çekersem girmek istemeyeceği yerlere sokarım.*

Şok içinde bakakaldım. İç sesim kahkahalar atarken anında başımı kaldırdım. Şuan onu göremiyordum, nerede olduğunu bilmiyordum ama buradaydı işte. Onur Zorlu beni bırakmamıştı, peşimden gelmişti, beni izliyordu. Çünkü neden, biliyor musunuz? Çünkü söylediğinin aksine ben onun umrundaydım. Ve bunu bile bile beni umursamıyormuş gibi davranmasına izin vermeyecektim. Beni umursaması için Doruk'un yanında olmam mı gerekiyor? Olacaktım. Kolumda bir el mi olması gerekiyor? Olacaktı. Ben, Zeynep Akay, Onur Zorlu tarafından önemsenmek istiyordum. Ve önemsenecektim. İmkansız değildi, peşimden gelen adam yanımda durmasını da bilecekti. En kısa zamanda, olabilecek en, en kısa zamanda...



/

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin