SELAM MAHŞERİN BİNLERCE ATLISIII^^
Yukarıdaki müziği açalım ve bölümü öyle okuyalım.
İyi okumalar dilerim :')
10.Bölüm : Üç Kişi.
"Avucunun içi gibi bildiğin bir yerde karanlıkta da yürüyebilirsin..."---
"Zeynep..." Kapıdan gelen Ender'in sesiyle başımı kapıya doğru çevirdim. Beni hapsettiği bu yatak odasında oturmuş camdan dışarıyı izleyerek nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Şehirden uzaktık, bu doğru. Her yer hala karla kaplıydı, bu da doğru. Yüksek bir yerlerde olduğumuz da kesindi, bu da doğru. Ama buranın neresi olduğunu asla anlayamıyordum. Başımı kapıya doğru çevirdiğimde Ender çoktan odaya girmişti. Elinde kırmızı bir elbise vardı.
"Ne istiyorsun?" diye mırıldandım bitkin bir sesle.
"Sana ufak bir hediyem var..." Gülümseyerek bana yaklaştı ve elindeki kırmızı elbiseyi bana uzattı. Hiç kıpırdamadan bir ona bir elbiseye baktım.
"İstemiyorum."
"Ama bu sana çok yakışacak. Eminim."
"Ben kıyafetlerimle mutluyum. İstemiyorum." Ender hayal kırıklığı içinde doğruldu. Derin bir nefes aldı ve elbiseyi yatağa bıraktı. Sonra eliyle dolabı gösterdi.
"Dolapta ihtiyacın olan her şeyi bulabilirsin kızım... Şurada da mini bir buzdolabı var. Başka bir ihtiyacın olursa masanın başındaki telefondan 0'a basarak beni arayabilirsin. Başka bir yer de aranmıyor zaten, denemişsindir... Odanın kapısını kilitlemek zorundayım, üzgünüm." Birkaç saniye ona cevap vermemi bekledikten sonra ben yüzüne bile bakmayınca kapıya doğru ilerledi. Kapıyı ardından kilitledi ve beni yalnızlığımla baş başa bıraktı... Sessizce ayağa kalktım. Dolabı açtım ve içindekileri incelemeye başladım. Normalde asla ama asla bu odadaki hiçbir şeyi kullanmazdım ama Gece'nin iyi olması için rahat olmam, tok olmam gerekiyordu. Önce dolapta bulduğum bir geceliği üzerime geçirdim. Sonra dolapta bulduğum bir çift çorabı ayağıma geçirdim. Mini buzdolabını açıp kendime içinde bulunan sandviçlerden aldım ve cam kenarına doğru ilerledim. Cam kenarına oturup sandviçimi yemeğe başladım.
"Senin için..." diye mırıldandım karnıma bakarak. Çok garip ama sanki o an karnımdan bana gülümsediğini hissettim.
"Bak, dışarıda karların arasında bir kedi dolaşıyor... Umarım kedileri seversin."
"Bak Gece, kedi karlara çişini yapıyor... Ya da bakma! Tuvalet alışkanlığını öğrenemezsin filan... Bakma en iyisi..." Gülerek başımı havaya kaldırdım. Karşıdaki dağlara baktım. Üzerinden yollar geçiyordu karşımızdaki dağların.
"Evet..." diye mırıldandım, "Baban o dağların ardında ve iyi. Merak etme, tamam mı? Her şey senin ve benim kontrolümüz altında." Karnıma bakarak ona göz kırptım ve sandviçimi yemeye devam ettim. O sırada izlediğim yolların birinde bir araba gördüm. Çok uzaktan gördüğüm bu araba o yoldaki tek arabaydı... Karnımda hissettiğim kasılmayla birlikte içime doğan kötü his beni camdan bakmam gerektiğine ikna ettim. Telaşla ayağa kalktım. Camı açmaya çalıştım fakat açılmıyordu. Cama yaklaşabildiğim kadar yaklaştım. Aptal nefesim camda buhar yaparken buharı elimle sildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karantina Serisi
Teen Fiction''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı ilk gün bir felaketin ortasında buldu. Okulu, salgın bir hastalık nedeniyle karantina altına alındı...