Hiçbir açıklama yapmadan sizi beni ağlatan bir bölümle baş başa bırakıyorum, multimediadaki şarkıyı açmayı unutmayın^^ Öpüyorum sizi.
KARANTİNA
46.Bölüm : Ben Seni Bırakamıyorum.
*Sen beni bırak...*
Saatler sonra gözlerimi açtığımda hava zifiri karanlıktı. Oturduğum yerden ağır ağır doğruldum, gözlerim odanın içinde Onur'u aradığında yanı başımda buldum onu. Odanın ortasındaki alçak masanın üzerine kollarını, kollarının üzerine başını dayamış uyuyordu. Vücudumda duyduğum hisleri gözden geçirdiğimde hiçbir ağrım kalmadığını, sadece ufak bir boğaz yanmasıyla birlikte hafifçe üşümeye devam ettiğimi hissettim. Şömine yanıyordu, ama buna rağmen üşüyordum. Ağır ağır ayağa kalktım. Koltukta duran yastıklardan birini alıp Onur'a doğru ilerledim. Kafasını kollarından çekiştirip masanın üzerine yastığı yerleştirdim, kollarını ve başını tekrar yastığın üzerine koyduktan sonra koltukta duran mor renkli ince battaniyeyi aldım. Üzerine örtüp bir süre yüzünü izledim, çok garip. Her şeye rağmen huzurlu gibiydi. Yüzünden huzur akıyordu. Parmaklarımı saçlarında gezdirdim, bir an içimde eğilip onu öpmemi söyleyen bir ses oluştu. Öp diyordu, bir daha öpemezsin diye tam şimdi öp. Hafifçe eğildim, santimetreler kala vazgeçtim bunu yapmaktan. Ben kimdim? Neyiydim onun, hayatındaki yerim neydi? Hayatından çıksaydım ne kadar büyük bir boşluk oluşurdu hayatında? Tüm bu düşünceler beynimin içine hücum ettiğinde beynimi susturmak istedim. Bazen kafamın içi böyle düşüncelerle dolduğunda alnıma bir silah dayamak istiyorum, ortada bir kafam kalmazsa düşüncelerim de kalmaz diye o tetiği tereddütsüz çekmek istiyorum. Sırf düşünmemek için yaşamaktan vazgeçmek istiyorum.
Doğruldum, derin bir nefes alarak içim gide gide öpemediğim Onur'dan uzağa bir iki adım attım. Yerde duran batteniyemi alıp sırtıma sardım ve şöminenin dibine oturdum. Elektronik şöminenin yapay alevlerini izlerken beynim yine susmuyordu. Garip bir şeyler hissediyordum. Uyurken bana söylediği cümle benim rüyam değildi. O gerçekten, gerçekten bana söz vermişti yıldızları her gece birlikte izleyeceğiz diye. O an yıldızlarımız birleşti sanki gökyüzünde. Birbirlerine doğru kaydılar, ve bu sefer dilek dileyen insanlar değil yıldızlar oldu. Yıldızlar bile bizim birlikte olmamızı diledi sanki, tüm kalbim bu hisle doldu. Oysa nasıl olacaktı? Onur'un başına neler geleceği, onu nasıl kurtaracağımız bile belli değildi. Hem Onur'un babası onun yanında kalmamız için sadece birkaç gün vermişti bize. Sonrasında Onur tek başına olacaktı, ama nerede, kimle... Derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapatıp var olan tüm hayata kocaman bir soru sordum içimden. Sevgili hayat, neden bu kadar karmakarışıksın? İzin ver seni çözeyim. Ne olacak ne bitecek hiçbir fikrim yok. Kafamda bir sürü soru, kafamda bir sürü belirsizlik. Biliyor musunuz, bazen bazı durumların kötü sonuçlanacağını bilmek bile belirsizlikten daha iyi. Ne olacağını bilmemek, kötü şeyler olacağını bilmekten daha kötü. En azından kötü de olsa ne olacağını biliyoruz, bunu öngörüyoruz, umudumuz yok hayallerimiz yitip gitmiş. Oysa belirsizlik bir insanın başına gelebilecek en kötü şey. Hayal kursan kuramazsın, plan yapsan yapamazsın, heyecanlansan heyecanlanamazsın. Çünkü hiçbir şey belli değil, sonuç kocaman bir belirsizlik. Sanki masada kalma riskimin olduğu bir ameliyata girmeyi bekliyorum, hayatımın özeti bu. Ölecek miyim iyileşecek miyim belli değil. Tüm hayatım bu belirsizlikte sürüp gidiyor.
''Uyanmışsın.'' Onur'un yorgun sesiyle başımı kaldırdım, yüzüne baktığımda gözleri hala uykuluydu.
''Sen de,'' diye mırıldandım, ''günlerdir uyuyor gibiyim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karantina Serisi
Teen Fiction''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı ilk gün bir felaketin ortasında buldu. Okulu, salgın bir hastalık nedeniyle karantina altına alındı...