Selam Mahşerin Binlerce Atlısı!
Yukarıdaki müziği açalım, karanlık ya da loş bir odaya geçelim ve bu bölümü öyle okuyalım^^
İyi okumalar dilerim. <3
7.Bölüm : Çıkıp Sana Geleceğim.
*Dünya ikiye ayrılacaktı ve biz dünyanın iki farklı parçasında ayrı kalacaktık.*Hayatım boyunca öngörebildiğim birçok şey yaşadım. Doğumum dışında yaşadığım her şey içime biraz da olsun doğmuştu her zaman. Onunla tanışacağımı hep biliyordum. Bir gün bir şeyler olacaktı, bazı ışıklar sönecekti ve ben gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey onun ela gözleri olacaktı. Onu ilk gördüğüm an ise biliyordum ki o bir gün benim ailem olacaktı. Ellerim ellerini tutacaktı, bedenim bedenine sarılacaktı, kalbim kalbi için çarpacaktı. O benim olacaktı. Biliyordum... Üstelik bir gün tıpkı ona benzeyen bir bebeğimizin olacağını da biliyordum. Başladığımız yere döneceğimizi de biliyordum, her şeyin başladığı yerde biteceğini de...
Günlerdir bir şeylerin bize doğru yaklaştığını da mutluluğumuzun biteceğini de hissediyordum. Oysa benim öngöremediğim tek bir şey vardı, onu da şu an yaşıyorduk. Onur'un böylesine bir şey yaşayabileceği, onu bizden ayıran hastane duvarlarının ötesinden bile izleyemeyeceğimizi hiç öngörememiştim. Şimdi isterseniz güçsüz deyin bana, duvarın ötesinde oturmuş bağıra çağıra ağlıyordum... Bu benim hayatım boyunca güçsüz hissettiğim ilk andı. Toparlanmalıydım, Onur için ve Gece için ayakta olmalıydım ama bu sefer yapamıyordum işte. Ben artık sonsuz mutluluğu istiyordum. Yaz tatillerine gitmeyi, işe gidip gelmeyi, sıkıcılaşmayı, monotonlaşmayı, aynı günleri yaşayıp durmayı istiyordum. Ben artık geceleri yatağa girdiğimde huzur içinde bir nefes almak istiyordum. Oysa olmuyordu... Olmuyordu işte.
"Mavi hırkasını da aldıysan çıkalım Zeyno..."
"Aldım..."
Burak ve ben eve geldik ve birbirimizle doğru düzgün konuşmadan ağlaya ağlaya Onur'un eşyalarını toparladık. Doktor ısrarla birkaç haftalık kıyafet getirmemizi söylese de ben sadece birkaç günlük kıyafet almıştım. Çünkü onun orada birkaç hafta geçireceğine inanmıyordum. Herkes ısrarla böyle söylese de ben buna ihtimal bile vermiyordum. Çünkü o Onur'du... Beni asla bırakmazdı... Ne yapar ne eder iyi olurdu, ne yapar ne eder benimle olurdu.
"Çorap aldın, değil mi?"
"Evet..." diye mırıldandım titreyen sesimle, "Onur'un ayakları çok üşür..."
"Tabletini aldın mı? Belki oyun oynar."
"Aldım..." dedim acı içinde.
"Birkaç da kitap alsaydın."
"Bir tane aldım. Fazlasına gerek yok. Orada fazla kalmayacağız." Burak sesimdeki öfkeyi fark edince bana tereddütle baktı ve başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karantina Serisi
Teen Fiction''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı ilk gün bir felaketin ortasında buldu. Okulu, salgın bir hastalık nedeniyle karantina altına alındı...