Bölüm şarkısı:
*Mabel Matiz~Ahu×××
Selim'den:
Babam bana ilk Ninja Kaplumbağalar çizgi romanını aldığında dokuz yaşındaydım, babamı kanserden kaybettiğimde on yedi.
Annem beni unuttuğunda yirmi sekizime, bana her seferinde bir yabancıya bakar gibi bakan o kadın dünyadan göçüp gittiğinde henüz yirmi dokuzuma yeni girmiştim.
Yaşadığım şehirden uzaklaşmaktı tek isteğim. Özellikle İstanbul'a gelip ekibe dahil olmam da beni tanıyan, bana bir yabancı gibi bakmayacak birilerini yeniden görebilmem içindi belki de.
Duyan Didem sanar gelme sebebimi, nerden bilecekler ki annemin de beni terk ettiğini?
İtiraf etmem gerekirse, Didem'den çok Pelin etkiliydi ekibe katılmamda. Tanımayan bilmez. Pelin çocuktur, Pelin kız kardeştir ama en çok da annedir o.
Akademi yıllarında en yakın arkadaşımdı. Nasıl ki annemin öldüğünden haberi yoksa şimdi, o zaman da en yakın arkadaşım olduğundan habersizdi kendisi.
Bir keresinde çok hasta olmuştum, yalnız yaşıyordum bu şehirde ve kimsem de yoktu her zamanki gibi. Hiçbir zorunluluğu olmamasına rağmen o gece benim evimde kalan, saat başı ateşimi kontrol eden Pelin'i ölsem unutmam mesela.
Ekiple tanıştığım gün herkes öldürmek ister gibi bana bakarken kollarını bana saran da aynı kadındı.
Didem'le aramız açılınca benden uzaklaşmasına da anlam verebiliyorum zaten. Benim eşekliğimdi ve bedelini ağır ödedim. Ona yıllar sonra yeniden yürümem kafamı dağıtabilmek içindi, hele ki Savaş'ın kudurduğunu gördükçe hayattan zevk alıyordum.
Bazı insanlar acılarını gülüşlerinin ardına gizlerler, diye bir söz okumuştum. Doğruluğundan emin değilim. Ne babamı ne de annemi kaybettiğimde yaslara bürünüp karalar bağlayan biri olmadım ben hiç. Daraldım, bunalıp çığlık atmak istediğim zamanlarım da oldu ama o zamanın karşısında dimdik durdum.
Her şeye inat akacak zaman. Üzülüp ağlamak neden o zaman?
İnsanlar acılarını gizlemek yerine onlarla devam etmeyi öğrenmeliler diye düşünüyorum.
Bir kapı kapanıyorsa onun yerine bir başkası açılır. Açık kapı yok diyenlerin de gözleri kapalıdır.
Açsanıza gözlerinizi, baksanıza etrafa. Mutlaka bulunur tutunacak bir dal.
Sanırım benim gibi olanlara Polyanna diyorlar. Bardağa dolu tarafından bakmanın hiçbir zararını görmedim şimdiye kadar ama boş tarafına odaklananların kendilerine zarar verdiğine tanık oldum birçok kez.
Ha, diyelim ki bardak tamamen boş. İçinde bir damla su bile yok, kupkuru. O zaman da en azından bardağınız olduğu için şükredin yahu! Onu da ben mi diyeyim?
Her şeyi de devletten beklemeyin canım!
Misal, ben geri döndüğümde herkesin benden nefret edeceğini biliyordum ama bir damla su vardı bardağımda. Pelin öyle ya da böyle beni yeniden kabullenecekti ve yeniden eskisi gibi olacaktık, bunun bilincindeydim çünkü onu tanıyordum.
Fakat bardağımın taşmasına sebep olan su, ekibin kalan üyeleri tarafından dolduruldu. Öyle ki, eski sevgilimin yeni sevgilisi bile seviyor artık beni. Benim çakma RTÜK'üm, koca adamım, esmerim biçim biçimim... Ona bulaşmanın zevki nasıl paha biçilemezse onunla anlaşmanın verdiği zevk de öyle.
Ateş'le ilişkileri çok hoşuma gidiyor. Ateş'i de çok seviyorum, bir kere çok güçlü. Biz camın ardındayken o ve Cemre'nin, anneleri ve babalarıyla yüzleştiği sahne çokça kez rüyama girdi. Ben bile bu denli etkilenmişken Ateş'in yalnızca beş gün içinde toparlanması olağanüstü doğrusu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİP
ActionBir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü tüm dünyanın. Onlar kanlı bir çemberin içinde sürdüyorlar hayatlarını. Etrafta ceset kokusu var, bir de acıyla örülmüş duvarlar... Sıkışıyo...