Bu bölümün zamanının gelmesini çok bekledim. Bir parça duygusalım, giriş kısmında ne söylemem gerektiğini kestiremiyorum bu yüzden.
Tanıtımda geçen cümlenin resmiyete döküldüğü yerdeyiz şu an: "Bu bir ekibin aileye dönüşme hikâyesi."
Bölümde geçen bütün şarkıları buraya yazsam mı diye düşündüm fakat sonra bundan vazgeçtim. Size Ekip'i hatırlatan şarkıları buraya bırakmanızı ve sonra gidip onları açmanızı istiyorum. Çok mu şey istedim? Böylesine özel bir bölümün şarkılarını sizler belirlemelisiniz.
Yine de bir tavsiye vermem gerekecekse, Nilipek~Koşuyolu yakışıyor bu satırlara. Test edildi, onaylandı.
Bu arada bana yorum rekoru sözü verdiğinizi hatırlatmak isterim. Hasret gidermeyi dört gözle bekliyorum.
Sizi bölümle baş başa bırakmadan önce son bir dipnot: Didem'in bir ablası olduğundan bahsetmiştim önceki bölümlerde bir iki kez. Kurgu gidişatına bir anda abla figürü eklemek yörüngeyi kaydıracaktı, bu yüzden bunu yapmadım. Kafa karışıklığı olmasın diye söylüyorum. Didem'in ablası yok, tek çocuk. Basın açıklamam bu kadardı.
⏳
13 Ocak 2021
Hayatın belki de en ilginç yanı, her şeye rağmen devam ediyor oluşuydu.
Mesela yapraklar dökülüyor, üzerinden biraz zaman geçtikten sonra ağaçlar yeniden yeşilleniyordu. Ya da insanlar ölüyor, zaman geçmesine bile gerek kalmadan ölenlerin yerini yeni doğanlar alıyordu. Kimilerinin hikâyesi biterken kimilerininki daha yeni yazılmaya başlanıyordu.
Her şeyin bir işleyişi, bir düzeni vardı. Ana takılıp kalamıyorduk çünkü sürekli değişim halindeydik. Sürekli bir yenilenme söz konusuydu. Belki de bu sebepten kendini akışa bırakmayı başaran insanlar hep mutlu oluyorlardı.
Ben hayatım boyunca o akışa ayak uyduramayanlardan biriydim. Planlar yapardım ve gerçekleşmelerini beklerdim. Hayal kurar, hayalim için çabalar, olmazsa yine dener ve yine dener, sonsuz bir döngüye girerdim. Bu bana hep doğru gelmişti. Kararlılığım ve hırsım karakterimin yapıtaşlarını oluştururdu. İnadım inattı, neyi kafama koyduysam onu gerçekleştirmem gerekirdi.
Yeni yeni farkına varıyorum da; plansız, amansız, kendiliğinden gelişen şeyler benim esas mutluluğum olmuş hep. Meğer akışın getirdiği şeylerin hepsi birer felaket olmazmış, bakış açım yanlışmış. Hiç hesapta olmayan işler en büyük güzelliklermiş aslında.
Bugün evleniyorum.
Ekibime katılmasına deniz kenarındaki bir bankta, üç saniyelik bir zaman diliminde karar verdiğim ve ona bu teklifi ederken ne söylediğimin farkında dahi olmadığım o adamla.
Gerçi onun bana ettiği teklif de yıkık dökük bir harabenin karanlık odasında, ikimiz duvar dibine çökmüş yan yana otururken, yine üç saniyelik bir zaman diliminde olmuştu.
Plansız, amansız, beklenmedik...
Süreç, yokuş aşağı koşmak gibiydi. Başta altından kalkamayacağımı, işlerin bu kadar çabuk hallolamayacağını düşünüp durmuştum. Abimin izin süresi dolmak üzereydi ve o gitmeden önce hızlandırılmış bir tura geçmeyi istemiştim çünkü böyle bir günü onsuz hayal edemiyordum.
Belki annem yanımda olsa daha az yorulurdum bu süreçte. Didem ya da Savaş benim kadar yorulmamışlardı mesela. Çünkü Mehtap abla ve Serap Hanım her taşın altına ellerini koymuşlardı. Tabii bizim de her işimize koşmaya çalışmışlardı ama bir olmuyordu işte. Ateş ve ben bu konuda eksiktik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİP
ActionBir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü tüm dünyanın. Onlar kanlı bir çemberin içinde sürdüyorlar hayatlarını. Etrafta ceset kokusu var, bir de acıyla örülmüş duvarlar... Sıkışıyo...