"Doktor yarım saate uyanır dedi ama hâlâ uyanmadın. Yatak çok mu rahat geldi lan yoksa? Sabahları seni uyandırırken yaptığım gibi çığlığı basmak aklımdan geçmedi değil ama bugünlük uyu diye izin verdim. Gerizekalısın sen. Bana sakar dersin bir de. Ama sen benden de betersin be Pelo. Savaş birden bağırmaya başlayınca nasıl korktum biliyor musun? Baktım gözlerin kapanmış. Kalp krizi geçirecektim birden seni öyle görünce. Gıcıksın falan ama çok seviyorum be. Hem sen olmasan kim benimle aynı evde yaşamaya katlanacak?"
"Benden başka kimse katlanamaz sana." dedim gözlerimi hafifçe aralayıp.
Didem şakayla karışık omzuma vurdu. "Salak."
"Kalp krizi geçirecektim seni öyle görünce." dedim Didem'in sesini taklit ederek. Sonra gülmeye başladım.
"Yemin ediyorum gerizekalısın. Neyse iyi misin bari?"
"Azıcık bileğim sızlıyor ama iyiyim merak etme."
Etrafıma bakındım. Didem yatağımın kenarına oturmuş bana bakıyordu. Elinin üzerindeki yaraları fark etmem çok uzun sürmedi. Sonra Savaş'ı hastane odasındaki tekli koltukta oturmuş, dirseğine krem sürerken gördüm.
"Didem senin eline ve Savaş senin koluna ne oldu?"
Didem hemen söze atladı. "Ben kapıyı yumrukladım. O anın korkusuyla fazla sert vurmuşum sanırım hep yara bere oldu ellerim. Ama en sonunda çığlıklarımı duydular ve kapıyı açtılar." Sonra başını Savaş'a çevirdi onun devam etmesini söyler gibi.
"Ben de doğal olarak seni taşımak için kucağıma aldım ama..."
Savaş'ın cümlesine Didem devam etti.
"Seni taşımaya çalışırken düştünüz." Kahkahalarla gülmeye başladı. Savaş da ona katılınca ben de gülümsedim."Bu kremi de bileğin için verdiler ama ben de kullanıyorum yani hakkını helal et." dedi Savaş elindeki kremi gösterirken.
"Helal olsun. Kendi malınmış gibi kullan."
Gülüştüğümüz sırada içeriye Yusuf girdi. Kendisi benim liseden arkadaşım olur. Evet doktor ve arkadaşım. İnsanın doktor bir arkadaşının olması harika bir şey.
Çalıştığı hastaneye ulaşım kolay olduğundan genelde karakoldan biri yaralanınca buraya gelirdik. Ben de sık sık bu hastaneyi ziyaret(!) ederim.
Sevecen bir gülümsemeyle bana baktı. "Geçmiş olsun Pelin. Umarım iyisindir. Şu kullandığın kan inceltici ilaçlar yüzünden kanın geç pıhtılaşıyor ama bu ilaçlara devam etmelisin. İşte bu yüzden kanama gibi durumlara karşı daha dikkatli ol. Bileğin için de bir krem gönderdim."
Savaş bana dönüp elindeki kremi gülümseyerek salladı.
"Kremi bir hafta kadar kullanman gerekiyor. Bunun dışında seni burada tutmamıza gerek yok. Yani istediğiniz zaman çıkabilirsiniz." dedi ve bana göz kırptı.
Bu hastaneye ne zaman gelmek zorunda kalsam bir an önce gitmek için çene çalardım Yusuf'a. Bana göre hastanede kalmak hapishanede kalmak gibiydi.
"Teşekkürler Yusuf. Her şey için." gülümseyerek ona el salladım.
"Hadi gidelim." dedim ve hemen yatakta doğruldum.
"Ne bu acele?"
"Üzerinde çalışmamız gereken bir vakamız varken yeterince zaman kaybettik bence." diye yanıtladım Savaş'ın sorusunu.
"Ha vaka demişken.. Olay yeri ekibi bir laptop bulmuş Melis'in odasında. Ofise bırakmalarını istedim. Ona da göz atmalıyız bir ara."
"Saat 22.30 oldu. Siz hâlâ işten konuşuyorsunuz. Bence eve gidin de dinlenin. Yarın sakin kafayla bakarız." diyerek Didem'e karşı çıktı Savaş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİP
AcciónBir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü tüm dünyanın. Onlar kanlı bir çemberin içinde sürdüyorlar hayatlarını. Etrafta ceset kokusu var, bir de acıyla örülmüş duvarlar... Sıkışıyo...