30. Bölüm : Sana Geldim

7.6K 679 586
                                    

Bölüm şarkıları:
Sezen Aksu~Biliyorsun
Müslüm Gürses~Affet

Keyifli okumalar...😊

×××

"Ateş." dedim güçlükle. "Şimdi arkanı dön ama ne olur sakin kal."

Ateş merakla arkasını döndüğünde şok geçirdi. Savaş da ne olduğunu anlamaya çalışarak aynı yöne baktı ve dondu kaldı. İşte o an Ateş'in dudaklarından tek bir kelime duyuldu.

"Ahu?"

Ahu'nun gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. İkisi uzun uzun baktılar birbirlerine. Üç yıldır birbirlerini göremeyen bu iki insan sonunda kavuşmuşlardı.

Ahu hızlı adımlarla Ateş'in yanına geldiğinde Ateş hiç hareket etmemişti. Hâlâ şokta olmalıydı. Ahu parmak uçlarında yükselip kollarını Ateş'in boynuna doladı fakat Ateş karşılık vermedi. Öylece durdu.

Hüzünle geri çekilip yaşlı gözlerini sevdiği adamın gözlerine dikti. Ateş'in karşısında hüngür hüngür ağlıyordu ve buna rağmen Ateş hiçbir tepki vermiyordu.

Ahu hıçkırıklarının arasından "Hiç mi özlemedin Ateş?" dediğinde Ateş'in gözlerindeki acıyı görebiliyordum.

"Ben... Ben vazgeçmiştim senden. Cüzdanımdaki fotoğrafını bile çıkarmıştım." dedi titreyen sesiyle. "Sen niye geldin? Ben vazgeçmek için bu kadar uğraşmışken niye çıkıp geldin Ahu!? Senin yokluğuna alışmışken neden yaptın bunu bana?"

Ses tonu canımı yakmıştı. Söylediği cümlelerden sonra bir cevap beklemeden gözlerini Ahu'dan çekip ilerlemeye başladı. Gidiyordu, yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Savaş da bunun farkında olduğu için peşinden gitmedi.

Ahu gerçekten perişan bir haldeydi. Koluna girip destek oldum çünkü düşüp bayılacak gibi duruyordu. Onu uzaktaki masalardan birine doğru gotürdüm. Sandalyeye oturmasını sağladım ve kendine gelmesi için su verdim.

Suyu içmedi. Başını ellerinin arasına alıp ağlamaya devam etti. "Ben üç yıldır şu sahnenin hayalini kuruyordum. Ateş'i düşünmeden geçen tek bir saniyem bile olmadı. Ama o..." cümlesine devam edemedi.

"Biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var. Daha sonra seninle konuşacağına eminim."

Kız gözyaşlarını silip başını bana çevirdi. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"Çünkü onu tanıyorum."

"Tanıyor musun?" dedi alayla. "En sevdiği rengi biliyor musun? En sevdiği yemeği? En sevdiği diziyi? Fobisini? Kahvesini nasıl içtiğini? Savaş dışındaki arkadaşlarını tanıyor musun? Ailesi hakkında bir şeyler de biliyor musun mesela?"

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. "Karanlıktan korkmasına rağmen en sevdiği renk siyah. En sevdiği yemek köfte ekmek, kahvesini iki şekerli içer. En sevdiği dizi Sherlock, Savaş'tan sonraki en yakın arkadaşının adı Sarp. Kız kardeşi Amerika'da eğitim görüyor, annesi onu küçük yaşta terk etmiş. Babası ise şiddete eğilimi olan bir alkolik. Ve evet... Ben bunların hepsini biliyorum." dedim sakince.

Ahu birden duraksadı. "Siz sevgili misiniz? Ben... Çok özür dilerim. Üç yıldır görmediğim için öyle aniden sarıldım. Aranızda bir şey olduğunu tahmin etmemiştim."

Açıkçası bu tepkisine şaşırmıştım. Bütün eski sevgililer kötü olmaz mıydı? Bana şu an bağırıp çağırması gerekirken Ateş'e sarıldığı için özür diliyordu.

"Sevgili değiliz." dediğimde biraz rahatladı.

"Hakkında bu kadar çok şeyi nasıl biliyorsun?" diye sordu merakla.

EKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin