Ertesi gün:
Gözlerimi hızlı hızlı satırlarda gezdiriyordum. Kitap çok heyecanlı gidiyordu. Sayfayı çevirirken masanın üzerindeki telefonum titremeye başladı. Uzanıp aldığımda Anıl'ın aradığını görünce bekletmeden açtım.
"Pelin, nerelerdesin sen?"
Seanslara uzun süredir gitmediğimi hatırlayınca sıkıntıyla iç çektim. "Görevdeydim."
"Anlıyorum ama bana bir söz vermiştin. Seanslara düzenli olarak katılmaya çalışacaktın."
Psikopatlar tarafından tehdit edilmiştim, canlı canlı yanacaktım. Sanki keyfimden gitmemiştim seanslara. "Gerçekten vaktim yoktu Anıl."
Güldü. "Her neyse. Bugün bekliyorum o zaman."
Pek istemesem de verdiğim sözü tutmak zorundaydım. "Tamam, geleceğim."
•••
Kapıyı tıklatıp odaya girdim. Anıl yine güler yüzüyle karşılamıştı beni. Psikolog odalarının vazgeçilmezi olan deri koltuklardan birine oturdum ve soruları beklemeye başladım.
"Nasılsın?" diye sorduğunda şaşırdım. Beklediğim soru bu değildi.
"İyi olmaya çalışıyorum."
Boğazını temizledi. İşte beklediğim soru geliyordu. Ela gözlerini üzerime dikti. "Yoksunluk krizi çekiyor musun?"
Başımı iki yana salladım. "O kadar meşguldüm ki aklıma bile gelmedi."
İçten bir şekilde gülümsedi. "Çok sevindim. Çalışmak sana gerçekten iyi geliyor."
Alacağım tepkiden korkarak bir soru sordum. "Krizlerim yüzünden buraya gelmiştim fakat uzun süredir yoklar. Artık gelmesem olmaz mı?"
Gülen yüzü birden düştü. "Birkaç gündür kriz geçirmemen bir daha hiç geçirmeyeceğin anlamına gelmez."
"Artık başa çıkabileceğimi düşünüyorum." dedim kendimden emin bir şekilde.
"Bunun farkındayım fakat sadece... Sadece görüşmelere devam etmek istiyorum. Psikoloğun olamayacaksam arkadaşın olmak istiyorum."
Daha söyleyeceği şeyler vardı fakat cümlelerini toparlamaya çalışıyordu. Ona biraz süre verdim.
"Pelin, seni tanımak istiyorum. Bunun mesleğimle alakası yok, arkadaşın olmak istiyorum. Dertlerini dinlemek istiyorum, daha sık görüşmek istiyorum..."
Konuşmanın nereye gittiğini fark edip duruma müdahale ettim. "Seni gerçekten sevdim Anıl, arkadaş olabileceğimizi düşünüyorum fakat hepsi bundan ibaret. Daha ilerisini düşünüyorsan boş yere umut vermek istemem."
Anıl gülümsedi. "Önce arkadaşlık seviyesine gelelim de sonrasına bakarız."
●●●
Olaysız üç gün daha geçti. Bu günlerin en güzel yanı Didem'in çığlıklarına maruz kalmamaktı. Beni bir hafta bağırarak uyandırmaması karşılığında istediği bir şeyi yapacaktım. Bir nevi açık çek vermiştim fakat uykum için her şeye değerdi.
Kahvaltımı yaptıktan sonra bir kahve yapıp odama çıktım. Kulaklıklarımı takıp sevdiğim şarkılardan birini açtım. Keyfimi bölen şey yine telefonumun çalması oldu.
Bu sefer Ateş arıyordu.
"Günaydın." dedi pozitif bir şekilde.
"Ne günaydını? Saat öğle yarısını geçiyor neredeyse."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİP
ActionBir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü tüm dünyanın. Onlar kanlı bir çemberin içinde sürdüyorlar hayatlarını. Etrafta ceset kokusu var, bir de acıyla örülmüş duvarlar... Sıkışıyo...