Yirmi dakikadır önümüzdeki aracı takip ediyorduk. Kulaklıktan dakikalardır hiçbir ses gelmemesi stresimi arttırıyordu. Katil, Ateş'i bayıltmış olmalıydı.
Adam sonunda hızını yavaşlattı ve bulduğu boş alana park etti. Dışarı çıkıp etrafı kolaçan ettikten sonra arka kapıyı açtı. Ateş'i zorlukla arabadan indirdi ve yerde sürükleyerek iskeleye doğru götürmeye başladı. Gecenin bu vakti burada kimsenin olmayacağından emin gibiydi.
Ateş'i taşıyacak kadar güçlü birisi değildi. Onu kollarından tutarak yerde sürüklüyordu, eğer kulaklığı fark ederse her şey biterdi.
İskeleye vardığında Ateş'i bıraktı ve Ateş'in kafası sert bir şekilde yere çarptı. Savaş'ın küfrettiğini duydum. Direksiyonu öyle bir sıkıyordu ki eklem yerleri bembeyaz olmuştu.
"Müdahale etmeyecek miyiz?" diye sordu bana dönerek.
"Şimdi değil." dedim zorlukla. Önce itiraf etmesi gerekliydi. Planımızı buna göre oluşturmuştuk.
Adam Ateş'in kollarından tekrar tuttuktan sonra teknelerden birinin içine sürükledi. Kamaranın içinde gözden kayboldukları an üçümüz de arabadan indik ve tekneye doğru ilerlemeye başladık. Önden Savaş bindi, ardından biz de atladık.
Ayak seslerini duyduğumuzda bizi göremeyeceği tarafa geçtik. Adam gelip halatları çözdü ve ağır ağır kıyıdan uzaklaşmaya başladık.
Biri içeride bağlı olmak üzere dört polis, bir seri katille birlikte denize açılıyorduk.
Adam teknenin dümenine geçti ve bu sırada kulaklıktan Ateş'in sesini duydum. "Ne oldu lan?"
"Seni bayılttı, şu an teknedeyiz."
"Şerefsiz herif." dedi sinirle. "İki elimi de bağlamış." Cihazdan birtakım sesler geldi. "Ayaklarımı da bağlamış it."
"Sakin ol ve adamın bir an önce itiraf etmesini sağla." dedi Savaş kısık bir sesle.
On beş dakikaya yakın bir sürenin ardından tekrar Ateş'in sesini duyduk.
"Buraya geliyor, işaretimi beklemeden içeri girmeyin." Cümlesini bitirir bitirmez bir kapı sesi duyduk.
"Ateş Asaf."
"O benim de, sen kimsin?"
Adam bir kahkaha attı. "Ben Koray Akça."
"Peki benim burada ne işim var?"
"Seninle tanışmak istedim."
Ateş'in alaylı gülüşü sesine yansıdı. "Değişik fantezilerin varmış Koray Akça."
"Bana teşekkür etmelisin Ateş, senin yapamadığını ben yapacağım bugün."
Bir süre ses gelmedi. Ardından adam konuşmaya devam etti. "Yapayalnızsın değil mi? Kimsen yok, tıpkı diğerleri gibi. Tıpkı benim gibi."
"Bunu da nereden çıkardın?"
"Bara yalnız geldin Ateş Asaf. Hem de bir kez değil, üç kez. İçeri tek başına girdin, dışarı yine tek başına çıktın. Merak etme, bundan sonra yalnız olmayacaksın. Diğer tarafta seni bekliyorlar. Seni sonsuzluğa göndereceğim."
İşte o an Ateş'in adını nereden bildiğini anladım. Bara gittiğimiz gün Koray yaş kontrolü bahanesiyle kimliklerimizi görmek istemişti. Ateş tek başına içeri girmişti, bense bir grubun arasına karışmıştım. Bu yüzden seçtiği kişi Ateşti.
"Korktuğunu biliyorum." dedi Koray sakince. "Çaresizliğini anlıyorum. Ölmek istiyorsun ama buna cesaretin yok. Bu hayatta yalnızdın, öbür dünyada da yalnız olmaktan korkuyorsun. Merak etme, her şeyi ayarladım. Onlar seni bekliyor olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİP
ActionBir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü tüm dünyanın. Onlar kanlı bir çemberin içinde sürdüyorlar hayatlarını. Etrafta ceset kokusu var, bir de acıyla örülmüş duvarlar... Sıkışıyo...