"İlk görevin bu gece olacak Burçin. Bir adamı ağına düşürüp buraya getirmen gerekecek. Gerisini biz halledeceğiz." dedi Uygar hızlıca.
"Detayları öğrenmek istiyorum."
"Benimle gel." dedi Uygar ve yemek odasından ayrıldık. Hızlı adımlarla koridorda ilerlerken birden durdu ve az önce Tolga'nın beni sıkıştırdığı odaya girdi.
Tolga kolunu bandajlıyordu.
"Ne oldu lan sana?" diye sordu Uygar merakla.
Tolga uzun bir süre cevap vermeden gözlerini üzerime dikti. Hiçbir şey demeden bakmaya devam ediyordu.
Uygar bu sessizliği bozdu. "Tolga konuşacak mısın bu sene?"
"Burçin'e sorsan daha iyi olur." dedi Tolga.
Uygar bana döndüğünde konuşmaya başladım. "Ben buraya gelir gelmez hepinizi uyardım. Eğer bana asılırsanız cezanızı çekersiniz dedim."
Uygar sinirle Tolga'ya baktı. "Ne yaptın kıza!?"
"Bir şey yapamadım Uygar, görmüyor musun halimi? Bir yerden cam parçası bulmuş, boydan boya çizdi kolumu. Ama merak etmesin işimi yarım bırakmam ben."
Kulağımdaki cihazdan birtakım sesler geldi ve ardından Savaş konuşmaya başladı. "Çok mal gördüm ama bu kadarına ben bile ilk defa şahit oluyorum. Resmen gel beni öldür diye bağırıyor."
Uygar Tolga'yı orada öylece bırakıp odadan çıkınca ben de arkasından gittim. Koridorun sonuna kadar ilerledikten sonra bana doğru döndü ve sırtını duvara yasladı.
"Sana hiçbir şey yapamaz, korkma." dediğinde tüm ekip kahkaha attık.
"Korkmak mı? Hepiniz mi salaksınız anlamıyorum ki. Dövüş hocası diye Kerem'i çıkarttınız karşıma, adamın yüzünü gözünü dağıttım. Tolga bana asılmaya kalktı, şimdi odada kolunu bandajlıyor. Benim kimseden korktuğum yok ama aklınız varsa siz siz benden korkmalısınız bence."
Güldü. "Her şeyin altından kalkabiliyorsun, umarım bu akşamki görevin de üstesinden gelebilirsin. Sana detayları anlatacağım şimdi." dedikten sonra derin bir nefes aldı.
"Adamın adı Ferhat. Uyuşturucu satıyor, pisliğin teki. Seninle tanıştığımız gece kulubünde görüşeceksiniz. Sana mal satacak. Malları aldıktan sonra adamı ağına düşürüp buraya getireceksin. Seninle beraber üç koruma daha göndereceğim. Güvende olacaksın. Hepsi bu kadar."
"Peki neden öldüreceksiniz bu adamı?" dediğimde sinirli bakışlarını üzerime dikti.
"Sana anlattığım kadarını bilmen yeterli. Şimdi odana git ve senin için bırakılan elbiseyi giy."
"Elbise falan giymeceğim." dedim sakince.
"Adamı nasıl etkileyeceksin peki?" diye sorduğunda güldüm.
"Seninle tanıştığımda da üzerimde elbise yoktu ama gördüğün gibi buradayım."
"Ya sen efsanesin!" diye haykırdı Didem.
"İkna oldum. Şimdi odana git ve tam yarım saat sonra burada ol. Ben de korumaları ayarlayayım." dedikten sonra hiçbir şey söylemeden arkamı dönüp odama ilerledim.
Kapımı her ihtimale karşı kilitleyip hızlıca planımı anlattım. "Adam mal satacakmış. Siz de mekanda olacaksınız. Alışveriş sırasında basarsınız bizi. Sonra ben kaçarım. Uygar'a da polisler baskın yaptı, canımı zor kurtardım derim."
"Sen ne ara düşündün bunları?" diye sordu Ateş hayretle.
Hemen ardından Didem konuştu. "Her şey planladığımız gibi gitmezse ne olacak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİP
ActionBir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü tüm dünyanın. Onlar kanlı bir çemberin içinde sürdüyorlar hayatlarını. Etrafta ceset kokusu var, bir de acıyla örülmüş duvarlar... Sıkışıyo...