"Biraz daha böyle durmaya devam edersem nefes alamadığın için bayılacaksın."
Yüzüne serseri bir gülüş yerleşmiş olan Ateş duvardan birkaç adım uzaklaştı. Hâlâ hareket etmediğimi görünce gözlerini gözlerime dikti. "Sanırım seni heyecanlandırıyorum." dedi fakat bu sefer yere düşmedi.
Keşke düşseydi, gülerdim.
Benimle eğlenmesine daha fazla izin vermeyecektim. Ona doğru yaklaştım. Ne yaptığımı anlamaya çalışırcasına şaşkınlıkla bakıyordu. Birden durup elimi kalbinin üzerine koydum.
"Kalp atışların dışarıdan bile duyuluyorken benimle dalga geçmen çok ironik." diye fısıldadıktan sonra geri çekilip yüzüne baktım. Neye uğradığını şaşırmıştı. Bense kahkaha atmamak için zor duruyordum.
Onaylar gibi başını salladı. "Tamam, kabul. Yenildim. Ben hep sana yeniliyorum zaten."
Yaz sıcağında taşın üzerine bırakılmış bir dondurma gibiydim o an. Külahım duruyordu ama içim erimişti.
Aramızda oluşan sessizlikten sonra konuşma ihtiyacı hissettim.
"O kadar aynıyız ki..." diye başladım lafa. "İzlediğimiz diziler, değer verdiğimiz şeyler, hobilerimiz, sevdiğimiz yemekler, huylarımız, hatta düşüncelerimiz..."
"Ruh ikizi gibi." dedi Ateş hayran hayran yüzüme baktığı sırada.
Başımı iki yana salladım. "İkizler bile bu kadar benzemez birbirlerine. Biz sanki tek bir ruhu yarı yarıya bölüşüyor gibiyiz."
Ateş konuşmaya devam edeceğimi bildiği için sessizce dinliyordu. "Ben her zaman zıt kutupların birbirini çektiğine inanırdım. Biz bu kadar aynıyken birlikte yapabilir miyiz ki?"
Aslında 'bizden olur mu?' sorusunu yumuşatarak sormuştum.
"Birlikte yapabilir miyiz bilmiyorum, ama sence bundan sonra ayrı yapabilir miyiz?"
Gözlerime baktı ve istediği cevabı almış gibi tekrar konuşmaya başladı. "Ayrıca farkında mısın, 'inanırdım' dedin. Yani artık bir umudun var."
"Sen varken umudumun olmaması imkansız." diye bir itirafta bulundum.
Cümlemi bitirdiğim an yanağında gamzesi belirdi. "Meğer içinde gizli bir şair yatıyormuş."
Bundan benim de yeni haberim oluyordu. Hemen eski moduma döndüm. "Aşırı romantizmden dolayı midem bulanmaya başladı. Malum bünyem alışık değil." dedim. Daha sonra ellerimi ceplerime sokup sokakta ilerlemeye başladım.
"Halbuki bu halini de sevmiştim." dedi Ateş bana yetiştiği sırada.
Bir süre sessizce yürüdük. Gölgemin yanına düşen gölgesine bakıp bu siluetin hiçbir zaman yanımdan ayrılmamasını istedim.
Daha sonra aklıma gelen şeyle birden Ateş'e döndüm. "Eğer bana 'aşkım' dersen dirseğimi ağzına sokarım."
Ateş gülmeye başladı. "Ne diyeyim Pelin? Arım, balım, peteğim? Aşk pastam? Üzümlü kekim?"
Midem bulanmış gibi yüzümü buruşturdum. "Oldu olacak seni telefonuma 'kocacığım' diye kaydedeyim. Sonra birlikte Instagram hesabı açalım. Paylaştığımız fotoğrafların altına da 'helalim' yazarız. Nasıl fikir?"
Kahkahası sokakta yankılandı. "Mükemmel."
Birkaç dakika sonra bizim sokağın başına gelmiştik.
"Devrem." diye fısıldadı durup dururken. Yüzüne anlamsız bakışlar attım.
"Sana nasıl hitap edeceğimi buldum!" dedi heyecanla. "Devrem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİP
ActionBir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü tüm dünyanın. Onlar kanlı bir çemberin içinde sürdüyorlar hayatlarını. Etrafta ceset kokusu var, bir de acıyla örülmüş duvarlar... Sıkışıyo...