Hastanedeki ilk gecemiz Ateş'in sık sık uykudan sıçrayarak uyanmaları ve bana belli etmemeye çalıştığı ağrıları ile geçti.
Gece boyunca gözümü kırpmadım, çok uykum olmasına rağmen yarım saat bile uyuyamadım. Ateş her uyanışında bana çok kızdı. Dikişlerini patlatmakla da tehdit etti ama hiçbiri işe yaramadı.
Gözümü ne zaman kırpsam ona bakmak için tekrar açıyordum.
Hava yeni yeni aydınlanırken üzerime tarifi olmayan bir ağırlık çöktü. Bunu fırsat bilip hemen odadaki koltuğa kıvrıldım. Artık gerçekten uyumalıydım yoksa bir sonraki gün için enerjim kalmayacaktı.
Nasıl oldu da başardım bilmesem de bir süre uyuyabilmiştim. Üstelik rüya da görmemiştim ama uyandığımda Ateş yatağında değildi.
Gözlerimi bile ovuşturmaya vakit bulamadan odadan hızlıca çıktım. İlk durağım Savaş'ın odasına gitmekti fakat buna gerek kalmadı. Bizimkiler koridorda oturuyordu çünkü.
Hem de Didem ve ben hariç herkes oradaydı.
Kafa kafaya vermiş altı adam derin bir sohbetin içindeydiler.
Beni ilk fark eden Zeki oldu, yüz ifadesinin kasılmasından anladım bunu. "Abi, yenge geldi."
Savaş ve Ateş aynı anda, "Hangisi?" diye sordular.
Savaş tekerlekli sandalyede oturuyordu. Muhtemelen bunun için Ateş ısrar etmiş olmalıydı. Ama kendisine elli defa hareket etmemesini söylememe rağmen koridorda ne işi olduğunu merak ediyordum doğrusu.
"Başkomiser olan."
Selim sırıttı. "Hoş geldin gönlümüzün efendisi. İşte şimdi günümüz aydı."
"Neden bana gereksiz yalakalık yapıyorsun?" Tek kaşımı kaldırdım. "Üstelik neden hepiniz bana öyle bakıyorsunuz? Daha da önemlisi niye buradasınız siz?"
Savaş'ın eli ensesine giderken Ateş gözlerini kaçırdı. Selim sırıtmaya devam etti, Zeki başını önüne eğdi. Cenk, Emre'ye bakmaya başladığında Emre gayet sakin bir sesle söze girdi. "Oturuyoruz."
"Her şey normal yani?"
"Evet!" dedi Cenk.
"Oturduğunuz yerin etrafında dört tane serum direği var farkında mısınız? Hani üç kişi vuruldu, bir kişi de bıçaklandı ya..." Sesimi giderek yükselttim. "Neyiniz normal tam olarak?"
"Güzelim..."
"Sen hiç konuşma." dedim Ateş'e. Uyumam için fırsat kollamıştı resmen.
"Yandın abi yandın." Zeki dudaklarını ısırdı. "En büyük hesap sana kesilecek."
"Zeki sen de bir sus Allah aşkına."
"Peki yenge." Gözleri faltaşı gibi açıldı. "Yani başkomiserim demek istedim. Dilim sürçtü."
"Sonuçta yenge ve başkomiser birbirine çok benzeyen kelimeler." diyerek ciddi ciddi Zeki'ye destek verdi Selim.
"Dalga mı geçiyorsunuz siz benimle?"
"Beyler, aramızdaki en yetkili kişi Pelin olduğu için acilen mantıklı bir açıklama yapmamız gerekiyor. Yoksa keser bizi, ben diyeyim." Cenk gülüşünü gizleme çabasına girmeden devam etti. "Pelin'in üzerine açıklama fırlatın, çok acil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİP
ActionBir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü tüm dünyanın. Onlar kanlı bir çemberin içinde sürdüyorlar hayatlarını. Etrafta ceset kokusu var, bir de acıyla örülmüş duvarlar... Sıkışıyo...