Selamlar hepinize...
Bölümü bu şarkıyla okumanızı tavsiye ederim:
Emre Aydın~Her şey biraz hâlâ sen
Şarkıyı açmanız gereken yeri yazacağım. Keyifli okumalar...
×××
Ben şok içinde duvarla bakışırken Ateş ve Didem içeri girdi. Didem'in üzeri kirlenmişti ve çok sinirliydi. Ateş ise kahkahalarla gülüyordu.
"Ne bu haliniz?" diye sordu Savaş.
"O Melis denen kızı ellerimle öldüreceğim." Didem'in öfkeli cümlesinden sonra Ateş gülerek söze girdi.
"Didem'in üzerine meyve suyu döktü."
"Sırf yanlarından gideyim de yalnız kalsınlar diye 'istemeden' tüm bardağı boşalttı üzerime. Ama lavaboya gitmedim, inadına oturdum masada. Kirli kirli dursam da kalkmadım o sandalyeden."
"Yürü be kızım!" dedim Didem'i gazlamak için.
"Ben bir daha asla o kızla konuşmam."
Savaş, Ateş'in cümlesiyle gülmeye başladı. "Oğlum niye lan? Mis gibi kız işte." dediğinde Didem ve ben kaşlarımızı çatarak ona baktık.
"Dalga geçiyordum." diye açıklama yapmak zorunda kaldı."Peki ne anlattı?" dedim meraklı ses tonumla.
"Ateş'i kesmekten pek bir şey anlatamadı ama Yılmaz'ın, Sevinç ailesinin dostu olduğunu öğrendik."
"Niye kaçmış o zaman?" diye sordu Savaş.
Ateş şüphesini bir kez daha dile getirdi. "Bu adamdan bir şey çıkacak."
Bir süre kimse konuşmadı. Sessizliği bölen ben oldum.
"Bu arada Ateş, bulduğumuz kahve bardaklarında uyku ilacı tespit edilmiş."
"Oha!" dedi Didem.
"Kahveler nereden alınmış, bulabilir miyiz acaba?" diye bir fikir attı ortaya Savaş.
"Karakola haber verelim, araştırsınlar."
"Pelin, ben eve gitsem olur mu? Üzerimi değiştireyim, yapış yapış oldum." diyen Didem'i başımla onayladım.
"Bugünlük bu kadar yeter. Yarın erkenden ofiste buluşuruz." Yorulmuştuk artık. Dinlenmeye ihtiyacımız vardı.
Ateş ve Savaş bizimle vedalaştıktan sonra kapıya doğru ilerlediler. Didem bana dönüp "Sen gelmiyor musun?" diye sordu.
"Bir saate evde olurum."
●●●
Onlar çıktıktan sonra kendime bir kahve yaptım ve yazı tahtamızın önüne geçtim. Şimdiye kadar bulduğumuz delillere göz gezdirdim ve tahtanın bir köşesine 'uyku ilacı' yazdım. Yarım saat sonra yapılacak bir şey kalmadığına karar verip kapıya doğru ilerliyordum ki yerdeki cüzdanı fark ettim.
Siyah cüzdanı elime alıp bir sandalyeye oturdum. Acaba cüzdan Savaş'ın mıydı yoksa Ateş'in mi?
Cüzdanı açtım ve içine baktım. Kimlik arıyorken katlanmış bir kağıt buldum. Kağıdı açtığımda bir fotoğraf olduğunu anlamam uzun sürmedi.
Fotoğrafta Ateş vardı. Yanında da bir kız... Ateş kolunu kızın omzuna atmıştı, ikisi de gülümsüyordu. Kız bayağı güzeldi. Kızıl saçları, iri yeşil gözleri ve çilleri vardı. Bakanın bir daha bakacağı cinsten bir kızdı yani. Peki kimdi ki bu kız? Ateş'in kardeşi olabilir miydi acaba, belki arkadaşı belki de sevgilisi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİP
AzioneBir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü tüm dünyanın. Onlar kanlı bir çemberin içinde sürdüyorlar hayatlarını. Etrafta ceset kokusu var, bir de acıyla örülmüş duvarlar... Sıkışıyo...