7. Bölüm : Gizemli Numara

10.6K 796 621
                                    

Saatin geç olmasını umursamadan hepimiz ofiste toplanmış, Melis'i karşımızdaki sandalyeye oturtup gözlerimizi ona dikmiştik. Bu baskıdan rahatsız olan Melis konuşmaya başladı.

"Niye buradayım?"

Ne demek lan niye burdayım? Annen öldü, baban öldü. Burada olmayıp nerede olacaksın gerizekalı?

"Cinayet sebebiyle."

"Ne cinayeti?" Kız masaya doğru eğilip gözlerini kocaman açtı.

"Bana bak kızım, seni ta anasının gözünde bulduk. Oraya kadar keyfinden gitmedin herhalde. Bir şeylerden saklandığın ya da kaçtığın apaçık ortada. Kimi kandırıyorsun be sen? Annen, baban ölmüş hâlâ saf ayağına yatıyorsun." Didem'in öfkeyle söylediği sözleri duyunca kız başını eğip ağlamaya başladı.

"Annem ve babam... Ölmüş mü?"
Kız hıçkırıklarla ağlarken ona acıdım ama içimden bir ses ona inanmamam gerektiğini söylüyordu.

Onun üzerine gidecektim. Eğer yalan söylüyorsa bir yerde patlak verecekti ama gerçekten doğru söylüyorsa o zaman boşu boşuna kızı daha da üzmüş olacaktım. Yine de her ne olursa olsun gerçeği öğrenmeliydim.

"Sen şimdi cinayetlerden haberim yok mu diyorsun?"

"Yok!" dedi bağırarak.

"Ne işin vardı o zaman evinden kilometrelerce uzak o yerde?" dedim sesimi yükselterek.

Melis omuzları sarsılarak ağlamaya devam ederken hıçkırarak konuşuyordu. "Sadece kafamı dinlemek istemiştim. Bunun için beni suçlayamazsınız! Ailemin öldüğünü söyleyip bir de üzerime geliyorsunuz. Ne düşünüyorsunuz ki? Katil olduğumu falan mı?"

Melis bağırmaya devam ederken onun tepkilerini ölçmeye çalışıyordum. Eğer profesyonel bir oyuncu değilse kesinlikle doğru söylüyordu.

Ateş sinirle masadan kalkıp mutfağa ilerledi. Birkaç dakika sonra elinde bir bardak suyla geri döndü ve suyu Melis'e uzattı.

Sonra bana dönüp "Sorgusuna ben devam etmek istiyorum. Kısa süreliğine onu dışarı çıkabilir miyim?" dedi. Soru sormaktan çok 'Kızı buradan çıkaracağım haberin olsun.' der gibiydi

Kız gerçekten berbat gözüküyordu. Üstüne gittiğim için kendimi suçlu hissettim ama yine de herkesten şüphelenmek zorundaydım. Sonuçta benim işimdi bu. Birilerini üzmem gerekse de bir cinayeti çözmeye çalışıyordum. Bu düşüncelerle vicdanımı rahatlatmak için uğraşıyordum.

"İyi." dedim istemsizce sinirli çıkan sesimle.

Onayımı duyduğu gibi kızı alıp hızlı adımlarla dışarı çıktı ve kapıyı sertçe çarptı.

Sinirden deliye dönmek üzereydim! Niye böyle yapmıştı ki şimdi? Gerçi Ateş'in davranışları bahaneydi. Kızı üzdüğüm için kendime kızgındım.

Boynumu kaşımaya başlarken Savaş yanıma geldi.

"Ateş'e mi kızdın? Kapıyı çarptığı için mi?"

"Durup dururken niye tribe girdi ki şimdi bu?" Sinirimi bastırmaya çalışsam da sesim beklediğimden daha yüksek çıkmıştı.

"Pelin, her insanın hassas olduğu noktalar vardır ya hani? Ateş'in siniri bu yüzdendi. Suçlu olsun veya olmasın fark etmez, yanında birinin ağlamasına dayanamıyor."

Ateş'e olan sinirim uçup giderken kendime daha çok kızdım. Allah belamı verse mi acaba?

Bunları düşünürken yumruklarımı o kadar sıkmıştım ki eklemlerim bembeyaz olmuştu. Ellerimi serbest bırakıp sandalyeye yaslandım ve gözlerimi kapattım. Bir süre sakinleşmeye ihtiyacım vardı.

EKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin