23. Bölüm: Kaptan Amerika'nın Kalkanı

7.8K 672 363
                                    

Odada volta atıp duruyordum. Acilen bir şeyler bulmalıydım. Bir şekilde ekibe ulaşmam gerekliydi.

Kapının tıklatılmasıyla aniden durdum. Açtığımda Uygar'ı görmeyi bekliyordum fakat tanımadığım bir adamla karşılaştım. Elindeki yemek tepsisiyle içeri girdi ve tepsiyi masanın üzerine bıraktı.

"Sen yenisin sanırım." dedi adam.

"Evet." diyerek net bir cevap verdim.

Adam aralık olan kapıyı kapatıp odadaki sandalyeye oturdu.

"Ben Yiğit ve sen de Burçin olmalısın. Uygar çok etkilenmiş senden, herkese anlatıp duruyor." dediğinde ona gülümsedim.

"Kerem de hakkımda konuştu mu?" dediğimde bir kahkaha attı.

"Adamı pert etmişsin resmen. Çok sinirliydi. Senden konu açıldığı an kalkıp gitti."

"Güzel bir ders vermişim demek ki." derken güldüm fakat aklıma gelen fikirle birden ciddileşip konuştum. "Bu gece burada kalacağımı hesap etmemiştim. Abim çok merak eder. Acaba telefonun var mı? Bir haber vereyim en azından."

Adam uzun uzun yüzüme baktı. Heyecanımı gizlemeye çalışıp masum bir yüz ifadesi takınarak ben de ona baktım. Daha sonra arka cebinden telefonunu çıkarıp bana uzattı. "Aslında bu yasak fakat sen yenisin. Lütfen telefonumu sana verdiğimi kimseye söyleme olur mu? Sadece beş dakika." dediğinde başımla onayladım. Karşımdaki adam Uygar ve Kerem'in aksine çok daha sıcakkanlıydı.

Telefonu aldığım gibi hızla Didem'in numarasını tuşladım.

"Alo."

"Alo, ben Burçin." dediğimde Didem hemen bağırmaya başladı.

"Pelin öldük burada meraktan! Ne oldu anlat hemen. Kimin numarasından arıyorsun? Dur hoparlöre alıyorum." diye nefes almadan söylendi canım arkadaşım.

"Arkadaşımın numarasından arıyorum abi." dedim Yiğit'e kısa bir bakış atarken. Yiğit gülerek beni dinliyordu.

"Yanında biri var, rahat konuşamıyorsun." dedi Savaş.

"Evet, aynen öyle." dedikten sonra anında Ateş söze girdi.

"İyi misin?"

Bu konuşmayı böyle devam ettiremezdim. "Abi bu söylediklerimi bir kenara yaz, yarın öbür gün çok özlersin beni." dedim yarın kelimesine vurgu yaparak.

"Ne saçmalıyorsun Pelin?" diyen Didem'den sonra hemen Savaş söze girdi. "Şifreli konuşuyor. Yarın bir şey olacak değil mi Pelin?"

"Evet." dedim. "Bizim gereksiz ne yapıyor?" diye sorduğumda Yiğit 'o kim' der gibi baktı. Dudaklarımı oynatarak 'kardeşim' dediğimde güldü.

Hem ekibe bir şeyler anlatmaya çalışmak hem de Yiğit'i idare etmek çok zordu.

"Gereksiz kim?" diye sordu Savaş.

"Demek beni çok özlemiş, o gereksize 'ablan gelirken sana Kaptan Amerika'nın kalkanından alacakmış' de."

Yiğit 'ne saçmalıyorsun' der gibi bakmaya devam ediyordu. Karşı taraf da anlamamış olacak ki Ateş konuşmaya başladı.

"Şifreli konuştuğunu anladık ama ne ima ettiğini anlamıyoruz ki Pelin."

Gülerek "Egoistlik yapma." dediğimde Didem'in anlamasını umdum.

"Ne egosu..." diye başlayan Savaş'ın sözünü Didem haykırarak kesti. "Egoist! Cenk'ten bahsediyorsun değil mi? O mu anlayacak şifreyi?"

"Evet." dediğimde artık kapatmanın vakti gelmişti. "Görüşürüz sonra." dedim ve telefonu kapattım. Numarayı sildikten sonra Yiğit'e açıklama yaptım.

EKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin