27. Bölüm : Düşman

7.8K 717 579
                                    

Alevlerin ortasında kaldığımızda tek yaptığımız şey birbirimize bakmaktı. İkimiz de ölümü kabullenmiştik. Geriye sadece beklemek kalmıştı.

Hep nasıl öleceğimi düşünürdüm fakat yanarak ölmek aklımın ucundan bile geçmemişti. Kolay bir ölüm olmayacağını biliyordum ama belki de en zoru benim için ölümü göze alan adamın acısını izlemek olacaktı.

Ateş gözlerini kıstığında alevler sandalyesinin hemen arkasındaydı. Kolları yanmaya başlamıştı, bana belli etmemeye çalışsa da çektiği acının farkındaydım.

Kısa süre sonra benim de kollarım yanmaya başladı. Alevler henüz tenime değmiyordu ve buna rağmen çok acıyordu. Yüzümü buruşturdum. Daha sonra başımı Ateş'e çevirdiğimde göz göze geldik.

"Ekibe katılmak hayatımın en güzel şeylerinden biriydi." dedi Ateş gözlerini ayırmadan.

"Seni ekibe katmak hayatımın en doğru kararıydı." dedim öksürmeye başlamadan hemen önce.

Her taraf duman olmuştu. Artık ikimiz de doğru düzgün nefes alamıyorduk. Bir an önce ölmeyi isterken birden kapı büyük bir gürültüyle açıldı.

İçeri giren kişi Yiğitti.

Hızlıca yanıma gelip bileklerimdeki ipi çözdüğü sırada üçümüzün öksürükleri yankılanıyordu odada. Daha sonra hemen Ateş'in yanına gitti. O da sandalyeden kalkınca üçümüz birlikte kapıya yöneldik.

Kolumu burnuma siper etmeye çalışsam da bir faydası olmuyordu. Aldığım her nefes ciğerlerimi yakıyordu. Ateş elimden tutup beni arkasından sürüklemeye başladı. Sonunda kendimizi dışarı atabildiğimizde evden biraz uzaklaştıktan sonra daha fazla yürüyemeyip dizlerimin üzerine çöktüm.

Ateş de tam karşıma oturduğunda derin derin nefesler alıyorduk. Nefesimizi düzene sokmaya çalıştığımız birkaç dakikanın ardından omzumda bir el hissettim. Arkamı döndüğümde Yiğit elinde bir telefon tutuyordu.

"Konuşabilecek durumda mısın?" diye sordu telefonu işaret ederek.

"Sence şu an konuşabilecek durumda mı?" dedi Ateş.

Ölmekten beş dakika önce kurtulmuşken Yiğit kiminle konuşmamı istiyor olabilirdi ki?

Merakıma yenik düşüp "Kim?" diye sordum.

"Önemli biri." dediğinde gözlerimi devirdim.

Çok açıklayıcı oldu gerçekten.

Telefonu vermesi için elimi ona uzatınca kolumdaki acıyı daha net hissetsem de sesimi çıkarmadım.

Numaraya baktım, rehberde kayıtlı değildi. Telefonu kulağıma dayadığımda duyduğum "Alo?" sesi ayağa fırlamama sebep oldu.

Ateş ne olduğuna anlam vermeye çalışırken benim halim de ondan farksızdı. Onları geride bırakıp biraz uzaklaştım. "Alo?"

"Beni özledin mi?" diye sorduğunda az önce ölümden dönen ben değilmişim gibi alayla cevap verdim.

"Hiç aklımdan çıkmıyorsun."

Telefondan bir kahkaha sesi geldi. "Biliyorum." Biraz daha güldükten sonra sesini birden ciddiyet kapladı.

"Ölümden dönmüşsün, geçmiş olsun demek için aradım." dediğinde hâlâ parçaları birleştiremiyordum.

Çetin ölümden döndüğümü nereden biliyordu?

Çetin Yiğit'in telefon numarasını nereden bulmuştu?

EKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin