74. Bölüm : Soğuk Karmaşa

3.6K 300 1.6K
                                    

Üç gün sonrası, fazlaca geç yapılan kahvaltı ardı, akşam üzeri...

Havaalanında Antalya'dan kalkıp İstanbul'a iniş yapacak olan misafirlerimizi bekliyorduk.

Aytaç Karaman'a ulaşmıştım. Kendisi buraya gelmek konusunda oldukça ısrarcıydı. Ben de onu ağırlamak konusunda ısrarcıydım çünkü biz aynı suçlunun peşinde koşan iki farklı başkomiserdik.

Üstlere durumları bildirmeler, amirleri ikna etmeler, çeşitli ayarlamalar ve izinler derken... Gerçek anlamda ciddi bir çabanın sonucunda istediğimizi elde etmiştik.

Hulusi Amir benim arkamda duracağını belirtmişti. Ona, Aytaç Karaman'ın dosyasının üzerinin örtüldüğünü ve sıranın bize de geleceğini açıklamıştım. Bu işin peşini asla bırakmayacağımı ise söylememe gerek bile yoktu. Böyle bir durum olursa, bizi engellemeye çalışırsa birileri işleri gizliden yürütmeye devam edeceğimi adı gibi biliyordu.

En zor kısım Antalya ayağıydı. Kimse en iyi polisini bambaşka bir şehre, ne zaman biteceği belli olmayan bir bilinmezliğe göndermek istemezdi. Bir yere kadar haklılardı sorun çıkaran insanlar. Fakat tuttuğunu koparmasıyla meşhur olan başkomiser en sonunda olayları bir sonuca kavuşturmuş, yeniden benimle iletişime geçmişti.

"Kaç kişilermiş şimdi bunlar?" diye sordu Selim. Yüzü artık gülüyordu. Onu gönderdiğim gece Ahu'nun evinde yine kalmış ve bu sefer kanepede yatmamıştı. Durup durup bu konuyu açıyor ve onunla dalga geçiyordum üç gündür. Benim için tek önemli şey keyfinin yerine gelmesiydi.

"Üç." dedim. "Aytaç, Güliz ve Çağlar. İki ekip ortak iş yürüteceğiz. Amacımız belli, amaçları belli. Ev sahibiyiz. Bu yüzden ona göre davranalım."

"Ne, Galata Kulesi'nde fotoğraf çektirmeye mi götüreceğiz yani?" diye sordu Selim. "Sultanahmet'i mi gezdireceğiz anlamadım ben şimdi."

"Turistik geziye mi geliyorlar eşek?" dedi Didem montunun fermuarını yukarı çekerek. Elleri ceplerindeydi, sırtını ise Savaş'ın göğsüne yaslamıştı. "Yabancılık hissettirmeyelim demeye çalışıyor kız. Misafirperver olun diyor."

"Kolonya mı dökeceğiz nedir?" diye sordu bu defa Savaş. "Adamları ofisimize alacağız dahası mı var bunun?"

Ufacık bir kıskançlık seziyordum ve sanırım Didem'le değil de benimle ilgiliydi. Benim bu heyecanımı anlamsız bulduğunu belli ediyordu bakışlarıyla. İlk defa böyle bir durumla karşı karşıya geliyordum, üstelik belki de çok önemli bir adım atacaktık vaka için. Doğal olarak gergin ve heyecanlıydım.

"Kar yağsa bari." Ateş başını yukarı doğru çevirdi. "Bunlar Antalya'da görmemişlerdir. Gelsinler de yesinler ayazı." Burnunun ucu kızarmıştı. Ben de atkımın ucuyla oynuyordum.

"Tanımadan etmeden ne bu önyargı?" Kaşlarımı çatmıştım ama şapkamdan belli olup olmadığı konusunda şüphelerim vardı. "Ortak olacağız biz, farkındasınız değil mi? Bir şekilde anlaşmak zorundasınız o insanlarla. Kaos istemiyorum lütfen."

"Medyada yüzünü reklam yapan polisten ne beklersin ki?" diye sordu Ateş. En çok önyargıya kesinlikle o sahipti çünkü bir kez Aytaç Başkomiserle telefonda konuştuğum sırada yanımda bulunmuştu. Üslubuna gıcık olduğunu söylüyordu. Ben de olmuştum, yalan yoktu ama kendimi dolduruşa getirmeyecektim.

Sadece sesinden çıkardığım yorum, küçük dağları ben yarattım havasında bir adam olduğuydu. Tanımadan hüküm vermemek için üzerine fazla düşünmemiş ve üslubunu aklımdan silmeye çalışmıştım.

"Karizmatik de bir adama benziyor aslında." Selim'in kaosu kahkahalar atarak seyretme huyundan nefret ediyordum bazen. Ortalığı ateşlemeye çalışıyordu boş bir çabayla.

EKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin