85. Bölüm : Güneşi Söndürmek

1.6K 218 855
                                    

Şanışer & Eda Baba, Bütün Gülleri Çalmışlar
Manga & Göksel, Dursun Zaman

🪐

Üzerimdeki zümrüt yeşili, derin yırtmaçlı elbisenin askılarını düzeltip yanımdaki tam takım siyah giyinmiş adamın koluna girdim. Hiç sevmediğim yüksek topukluların üzerindeydim ve küçük siyah kol çantamın içinde silahım duruyordu.

Ateş kolundaki elimin üzerine dokunup elimi avucunun içine dek kolu boyunca kaydırdı ve sonra parmaklarımı sıkıca parmaklarına geçirdim.

Artık saçlarımın arasında beyazlar vardı, bunları saklamıyordum. Yüzümde kırışan çizgiler vardı, bunlardan utanmıyordum. İlk başladığım noktadan çok ilerideydim, hayalimin ötesindeki bir yerdeydim ve dişimle tırnağımla kazıyarak attığım her adım için kendimle gurur duyuyordum.

"Amirim," diye bir ses geldi kulağımdaki cihazdan. "Bütün ekipler hazır durumda. İşaretinizi bekliyor olacağız."

Cinayet Büro Amiri Pelin Arıkan Asaf.

Dilim kendimi tanıtırken ara ara başkomisere kaysa da bu tamlamaya da giderek alışıyordum.

Çetin söylediğini yapmıştı. Bugün İstanbul'un en büyük üç uyuşturucu çetesinden ikincisinin kökünü kurutmak için buradaydık. Narkotikle ortak bir operasyon yürütüyorduk. Bu kez, bir öncekinin aksine ekiplerin başında ben vardım.

Bahsettiği ilk çeteyi çökertmemiz, onun bağlantısı sayesinde iletişime geçtiğimiz ama bunu benim dışımda kimsenin bilmediği muhbirler sayesinde geçtiğimiz yılın başında yetmiş sekiz kişinin gözaltına alınmasıyla sonuçlanmıştı. Bizi o çeteye yönelten şey ise aşırı dozdan ölen yirmili yaş grubundaki üç genç olmuştu. Bir gencin solak olması ama sol kolunda enjektör izleri bulunması, olayı cinayet büroya taşıyan detaylardandı.

Bugün, büyük bir baskın daha yapacaktık ve eğer her şey planlanan şekilde ilerlerse bir kamyon dolusu uyuşturucuya el konulacaktı hazırda bekleyen ekipler tarafından. Adım Selin Karasoy'du, Ateş'se Poyraz Karasoy olarak yanımdaydı.

Daha önce iki kez daha görüşme gerçekleştirmiştik bu uyuşturucunun dağıtımcısı olarak bilinen herifle. Güvenini kazanmış, onu alıcı olduğumuza inandırmıştık. O, bir servete kavuşacağını sanarak ellerini ovuşturuyor olmalıydı şu dakikalarda. Bilmiyordu, kavuşacağı tek şey parmaklıkların ardı olacaktı.

"Biz giriyoruz." dedim Ateş'in omzuna doğru eğilip kendimi gizleyerek. "Her şey konuştuğumuz gibi. Son ana kadar bekliyorsunuz, acele etmek yok. Anlaşıldı mı?"

"Anlaşıldı Amirim." sesleri yükseldi teker teker. Selim, Savaş ve Didem'in de bu seslere içeri en hızlı müdahalede bulunabilecek konumdaki bir araçtan eşlik etmeleri içimin bu kadar rahat olmasının sebebiydi belki de. Ne değişirse değişsin ekibimin verdiği güven ve onlara olan güvenim her daim aynı kalacaktı.

"Hazır mısın?" diye sordum Ateş'in gözlerinin içine bakarak. Bileğimdeki silik ize dokundu, gözlerini gözlerimden çekmedi ve gülümsedi. Siyah gömleği, siyah ceketi, siyah pantolonuyla yeterince etkileyici değilmiş gibi yüzünde yer edinen gamzesi son noktayı koydu kalbime. Her şey yolunda gidecekti çünkü eli elimde, o yanımdaydı. Her şey yolunda gidecekti çünkü bu haftalarca üzerine kafa patlatılmış bir plandı.

"Hazırım." Daha fazla gülümsedi. "Amirim."

"O zaman gösteri başlasın."

Sakince yürümeye başladık mekanın içine doğru. Oldukça lüks bir yer görünümündeydi ama bu, tüm o zenginliğin kaynağına bir paravandı aslında. Gelir kaynakları yurt dışından ithal ettikleri malları buradaki alıcılarla buluşturmak üzerine kurulu, geniş çaplı bir şirket işleyişinde olan bir sisteme sahiplerdi. Deniz yoluyla, restoran kasalarında getirtiyorlardı malı Türkiye'ye. Dağıtım ve satış için iki ayrı ekip şeklinde çalışıyorlardı. Sistematik biçimde uyuşturucu ticareti yapıyorlardı yani.

EKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin