- Sina...Sina
- O mektup geldiğinden beri böyle sayıklıyor.
- Durumu nasıl doktor hanım ?
- Durumu iyi. Sadece aniden yaşadığı yoğun üzüntü ve sitres sebebiyle baygınlık geçirmiş. Testlerin hepsi temiz çıktı. Korkulacak bir şey yok. Biz genede sakinleştirici verdik. Birazdan kendine gelir. Geçmiş olsun.
- Sağolun.
- O mektup nerde peki?
- Evde kaldı. Ne mektubuydu bende bilmiyorum. Haberi duyunca bayıldı ama mektup diye sayıkladı. Bayılma sebebi o olabilir mi? Ama neden o olsun diye anlam da veremiyorum.
- Ben anladım olayı. Sonra ayrıntılı anlatırım.
- Tamam o zaman yavrum. Ben gidip yiyecek birşeyler alayım. Hafsa ayrılınca yediririz.
- Ben burdayım. İçin rahat olsun.
- Sina...Sina
- Burdayım Hafsam ,burdayım birtanem burdayım. Hadi uyan artık. O güzel gözlerinden mahrum etme ne olur..
- Sina...Sina
- Hadi uyan birtanem ne olur uyan..
Onun yanında bulunduğu bir saattir ismini sayıklıyor ancak uyanmıyordu. İyice endişelenmeye başlamıştı Sina. Her ne kadar doktor durumu iyi desede genede Hafsa uyanmadan rahat edemeyecekdi. Gözünden bile sakındığı eşi yaklaşık iki gündür baygın yatıyordu. Hemde bunun sebebi ona olan endişesiydi. Nasıl vicdan azabı duymasındı ki ? Onun yüzünden bu haldeydi Hafsası. Ne kadar hassas olduğunu çok iyi biliyordu. Sandığı şey karşısında güçlü kalamamıştı. Ah bir gözlerini açsa , bak Hafsam sandığın gibi değil ben burdayım ölmedim yanındayım dese o kadar rahatlayacaktı ki. Eşinin endişesi, gerçeğin tersini sanması onu endişelendiriyordu. Bu durumun üstesinden gelemeyeceğinden endişeleniyordu. Bayıldığını duyar duymaz atlayıp otobüse gelmişti yanına. Biliyordu , ne sandığını çok iyi biliyordu. O mektup her ne mektubuysa , daha önce bahsettiği mektup sanmıştı demekki. O anda da patlama gerçekleşince olaylar birbirini tetiklemişti. O ilk şoku atlattığında hemen arayıp haber vermek istese de patlamadan dolayı hatlar devre dışı kalmış ulaşamamışdı. Beş altı saat sonra ulaşmayı başardığında eşinin baygın olduğunu öğrenmişti Sena anneden. Telefonu bile kapatmadan komutanının odasına koşmuştu. Öyle böyle derken zorla izin almış ilk otobüsle İzmit e ordan hastaneye gelmişti. Eşinin baygın halde yattığını görünce içi parçalanmıştı yeniden. Biliyordu çünkü,ne derece kötü olduğunu biliyordu. Çok iyi tanıyordu eşini. Onun bu halini görmeye dayanamıyordu.
Hiç bırakmadığı elini öptü eşinin. Belki hissedip uyanırdı. Bir umut belki uyanır diye arada yapıyordu bunu.
- Çok özledim seni, gözlerini, bakışlarını, sözlerini, gülüşlerini çok özledim güzelim. Ne olur uyan. Ne olur bak bana gözlerinin içi gülerek, Sinam de bana,o gülüşünle tekrar mest et beni ne olur. Seni çok özledim Hafsam ne olur uyan..
Artık iyice umutsuzluğa düşmeye başlamıştı. Öptü yeniden eşinin elini. Kafasını koydu elinin üstüne. Ha ağladı ha ağlayacakdı. Ramak kalmıştı gözyaşlarının dökülmesine. Boğazı zincirlenmiş gibi acımaya başlamış, gözlerine yaşlar dolmuştu.
- Sina!
Adını söylemişti yeniden ama sanki sayıklama değildi bu. Kafasını kaldırdı hemen. Kaldırmasıyla tutmakta zorlandığı yaşlar dökülmeye başladı.
- Hafsam..
Hafsa elini yüzüne doğru götürdü eşinin. Dokunup dokunmamakda tereddüt ediyordu. Gerçek mi değil mi emin olamıyordu. Titreyen parmakları Sina nın yüzünü buldu sonunda.
- Sen..sen gerçek misin Sinam?
- Evet Hafsam evet birtanem. Gerçeğim burdayım ben hayattayım.
Ne kadar sevinmiş olsada genede emin olamıyordu gerçek olduğuna . Elini biraz daha yaklaştırdı Sina ya. Tamamen dokunuyordu yüzüne şimdi. Sina yüzündeki elini tuttu eşinin öptü avucunun içini. Beraber ağlamaya başladılar. Hafsa emin olmuştu artık. Emin olmuştu eşinin karşısında olduğuna..
- Sinam...
- Hafsam..
Öldüğünü sandığı kocasının koynunda sevinç gözyaşları döküyordu şimdi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kınalı Parmak 2
Teen FictionKimisi başladığı yerde biter Kimisi bittiği yerden başlar hikayelerin.. O mektup yeni hikayeler mi yazacak? Eski hikayeleri mi silecek ?