Dördüncü bölüm: Bıçaklı civciv (part 3)

8 1 0
                                    

Gözleriyle cevap vermeyi tercih etmişti. Okuyordum, anlıyordum zaten dediklerini. Ne gerek vardı ki sözlü kelimelere. Öylece bakıyorduk birbirimizin gözlerine. O iri gözleri sevgiyle bakıyordu bana. Ben onu incelerken o sadece gözlerimin içine bakıyordu. Bense ona bu kadar yakın olmanın fırsatını değerlendiriyordum. İri koyu kahve gözlerine,uzun kirpiklerine,ince uzun kaşlarına,hafif kemikli burnuna, alnına düşmüş dalgalı uzun saçlarına, yüzüne muazzam duran kirli sakalına, dudaklarına, bıyıklarına, yüzünün her bir detayına bakıyordum ayrı ayrı. Baktıkça tekrar aşık oluyordum ona. Şükür ediyordum benim olduğu için. Tekrar gözlerini bulduğunda gözlerim gözlerime bakar halde buluyordum onu.
- Gözleriniz diyorum hanımefendi, beni benden alıyor.
Bir saattir en küçük bir utanç duymadan her bir ayrıntısını incelediğim adamın bir lafıyla yüzüm kızarmıştı hemen. Gözlerimi kaçırıp kafamı gömdüm göğsüne. Ondan utanıp gene ona sığınıyordum. Evet ben ona gerçekten deliler gibi aşıktım. Yoksa bu tutarsızlıklarımın başka bir açıklaması olamazdı.
- Diyorum ki tam açıldı gene başa dönüyoruz.
- Sina ya..
Kafam gömük halde cevap veriyordum. O yüzden de sesim boğuk çıkıyordu.
- O kadar övgü dolu cümleler kuruyorsun, beni sevdiğini, bir tanecik aşkın olduğumu, bana tutkulu olduğunu, aşkımdan delirdiğini söylüyorsun...
- Öyle bir şey söylemedim ben uydurma !
- A deve kuşu kafasını kaldırmış.
- Ne ! Ben deve kuşu muyum ? Tam bi odunsun.
- Hım. Haklı olabilirsin. Sen olsa olsaa..civciv olursun..
- Çok konuşma da kalk hadi gidelim. Bizimkiler bekliyordur içerde.
- Tam civcivsin gerçekten. Şu elinde bıçak olanlar varya.
- Sina!
- Ne vuruyorsun ya
- Görende dövdüm sanacak . Altı üstü koluna dokundum.
- Ne dokundum muu ? Biz evlenince iyi dayak yiyecem desene. Erkeğe şiddete hayır..
- Sina ne bağırıyorsun !
Elimle ağzını kapatmakta geç kalmıştım. Söyleyeceğini söylemişti zaten. Hemen mutfağın yanındaydı oturma odası. Annemle babam duymamıştır inşallah diye dua ediyordum. Ne diye bağırıyorsa gıcık şey. Ağzını kapatan elimi açmaya çalışınca sinirli sinirli baktım ona. Açmam için işaret edip duruyordu.
- Sessiz olacaksın. Bağırırsan bozuşuruz. Tamam mı?
Evet manasında kafasını salladı. Her ne kadar sözüne güvenmesem de yavaşça açtım ağzını.
- Sinirlenince bile çirkin olamıyorsun.
- Sinir edip edip sonra iltifat etme Sina. Daha çok sinirleniyorum.
- Varya sen tam bi civcivsin. Bıçaklı civciv .
- Bak hâlâ..
- Erkeğe şidde...
Ağzına pamuk tıkıyacam şimdi ya. Bıraktım diye tekrar bağırmaya yelteniyordu ki son anda kapattım ağzını. Tekrar işaret yapıyordu ağzını açmam için. Bu sefer tabiki ona inanmayacakdım. Bir kere inanıp kandırılmışdım ikinciye asla olmazdı.
- Kızım sofra hazır hadi sizde gelin.
Annemin gelmesiyle elimi Sina nın ağzından nasıl çektim bilmiyorum. O kadar gıcık etmişti ki beni annemle babama yakalanma ihtimali bile aklımdan çıkmıştı. Bir anda annemi karşımda görünce nasıl toparlayacağımı bilemedim.
- Tamam anne bizde geliyorduk zaten.
Annem arkasını dönüp gidene kadar zorla içimde tuttuğum sinirimi o gidince boşalttım.
- Senin yüzünden yakalandık.
- Vallaha ben birşey yapmadım karıcığım yakalanan sensin. Ben masum masum oturuyorum sende benim ağzımı kapatıyorsun. Bi hayal et karşıdan bakılınca kim yakalanmış.
- Hadi hadi konuyu kapatalım. Bizi bekliyorlar.
Bahçe kapısına doğru ilerlemeye başlamıştım ki ayağımın altında hissettiğim şeyle beraber sıçramam bir oldu.
- Kucağıma atlamaya meraklı olduğunu bilseydim alırdım ya. Hiç uğraşmasaydın.
- Ne !
Sina nın dediği cümleyi yeni algılıyordum. Kedi korkuma kucağına atladığımı bile farketmemiştim. Kendini beğenmiş laflarıyla beraber farkına varmıştım havalandığımın. Bazı şeyler kafama dank edince inmeye çalıştım ama inmeme izin vermiyordu.
- Sina bırakır mısın?
- Bu günü beklemiyor muydun?
- Sina sinir etme beni ! Korktuğum için sıçradım. Senin ayağa kalktığını bile bilmiyordum ki arkamda olduğunu nereden bileyim. Ayrıca senin kucağına atlayan ben değilim . Beni kucağına alan sensin. Kim bilir ne zamandır bu anı bekliyordun. Sanada fırsat çıktı tabi.
- Evet tamda öyle oldu.
- Bırak annemler mutfakta olabilir.
- Bırakmazsam ne yaparsın bıçaklı civciv hı? Yerden çok uzaktasın.
- Sina ! Beni kucaklayan sensin tabi yerden uzak olucam. Bırak artık.
- Bunu iltifat olarak kabul ediyorum. Neyse hadi bırakayım bare.
Ayaklarımın bastığından emin olduktan sonra usulca yere bıraktı beni. Annemler gördümü diye konturol ettim hemen. Allah'tan mutfakta değillerdi.
- Ee karıcığım ne diyorsun.
- Neye ne diyorum?
- Düğünümüze prova oldu iyi oldu dimi..
- Anneciğiiim eksik birşey varmı sofradaa
- Sen varya sen . Kaç bakalım nereye kadar kaçacaksın..

Kınalı Parmak 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin