Otuz üçüncü bölüm: Kahve ( part 3 )

7 3 0
                                    

Ne yaşamıştım az önce ben. Bu rüya mıydı? Uyanmaktan korkuyordum en az yaşamaktan korktuğum kadar. Ne yapacaktım? Ne demeliydim? Yıllardır içime gömmeye çalıştığım hislerim değil miydi bunlar? Şimdi niye bu kadar şüphe ediyordum? Niye evet olalım diyemiyordum ? Düşünecegim demiştim. Neyi düşünecektim onu biliyormuydum ? Elimdeki poşete baktım ve poşetten gözüken kahveye. Ah Hafsam ah. Acısını da tatlısını da seçmek benim isteğime kalmıştı. Ama hangisi acı hangisi tatlı bilemiyordum ki. Biraz nefeslenip çıkardım üstümü. Kızlar hâlâ mutfaktaydı. Bir bardak su alıp yanlarına geçtim. Muhtemel rengim attığı için anlamışlardı zaten. Daha fazla saklamanın bir anlamı yoktu. Fikir almam gerekiyordu şu durumda.
- Zühree iyimisin?
- Zühree ne oldu rengin atmış?
- İyiyim merak etmeyin.
- Kuzen , ne dedi ?
- Kim ne dedi Hafsa? Biriyle mi konuştu Zühre?
- Olay ne Hafsa?
- Ben anlatıyorum Hafsa. Artık saklamanın bir anlamı yok. Az önce kahve almaya markete gidiyordum. Yekta ile karşılaştım. Daha doğrusu planlı olarak ordaymış. Sina Hafsa yı çağırdı ya aslında Yekta göndertmiş.
- Nasıl yani?
- Yanisi şu. Benimle konuşmak istedi. Eskiden yani Hafsalar nişanlıyken bir iki kere atışmıştık biz. Ben zıtlaşmıştım daha doğrusu. O zamanlar ilgimi çektiği için kendimi kaptırmaktan korkuyordum. O yüzden de kötü davranıyordum açıkçası benden uzaklaşsın diye. Sonra bunu Hafsa farketti. Ve bende ona anlattım. Daha doğrusu anlatmak zorunda kaldım. Bağlanmaktan korktuğum için uzaklaştırıyorum dedim. Sonrada Hafsa böyle yaparak hakkına girdiğimi , yoktan yere onuda üzdüğümü söyleyince biraz da görmemezlikten gelerek uzaklaşmayı denedim. En başlarda garip karşılasa da hiçbirşey demedi. Ben muhatap olmayınca oda olmadı. Sonra da zaten sözlendi falan. Hepten herşeyi bitirdim.
- Sen Yekta yı mı seviyorsun yani ?
- Yani yenge eskiden olsa evet derdim belki ama şuan o kadar arada kalmış durumdayım ki..
- Sen neden kendinden uzaklaştırmaya çalıştın ki Zühre?
- Siz dalga geçtiğinizde dediğim şeyden dolayı Rukiye. O ünlü. Bizim aramızda olduğu için bize öyle gelmese de belli bir kitlesi var. Ve ben o zaman da dediğim gibi sevmem böyle şeyleri.
- Tamam da çocuğun ünlü olduğundan haberi bile yok. O gitmiş yapmış işini, kazanmış olimpiyatları o kadar onun için. Çok tanınıyormuş , seviliyormuş, fan kitlesi varmış haberi bile yok biliyorsun. E zaten o kızdan da o yüzden ayrılmadı mı?
- Evet. Ünlülükle bir derdi olmadığını Aleyna nın storylerine kızıp ayrıldığından anladım. Hesaplarını da kapattı bunları biliyorum. Şuan ünlülük konusu olmasa da sözlüydü ve ayrıldılar. Şimdi de bu mesele oturmuyor kafamda.
- Bak kuzen. Herkesten çok ben tanıyorum seni. Sen ister kabul ister red et. Bu çocuğu seviyorsun. Sevmiyor musun söyle?
- Madem bir karar veriyoruz. Tamam. Evet diyelim ne olacak?
- Bu çocuk bu kızdan sürekli story çekip fotoğraflarını paylaşıyor ve onun ünlülüğünü kullanıyor diye ayrılmadı mı?
- Evet .
- Bu çocuk bu kızla annesi istiyor diye tanışmadı mı?
- Evet.
- E daha ne soruyorsun kızım o zaman. Zaten ailesi istiyor diye tanıştığı bir kızla kendisini kullanıyor diye ayrıldı ve bitti. Ki siz Yekta nın aşk yaşadığını gördünüz mü? Ben görmedim. Şimdi bu çocuk gelip sana tanışalım mı diyorsa senin de bunu kabul etmen gerekmez mi ? Ki bu çocuk senin yıllardır sevip bastırmaya çalıştığın duygularının sahibiyken. Daha kafanı ne karıştırıyor? Gerçekten seninle bir yola girmek istediği için bu güne kadar bekledi. Yoksa şimdiye başka birini bulurdu. Ayrılalı iki sene oldu. Çocuğun yanında dişi sinek bile olmadı. Daha ne istiyorsun. Gönlü eğlencede değil. Ünlü olmakla da hiç ilgilenmiyor. Bence kuzen en azından bir şans ver.
- Evet Zühre bir şans vermelisin.
- Bencede yengeciğim bir şans ver.
- Şans ver diyorsunuz. Of.. Kahve ne ya kuzen Allah aşkına.
- Ne yapayım. Yekta Bey'in planına uyduk.
- Kahve almış poşet elinde yolda bekliyordu. Giderken uzatıyor birde. Rabbim ne yaşıyorum ben..

Kınalı Parmak 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin