Sina gideli bir ay olmuştu. Her ne kadar eşini özlüyor olsada içindeki o sıkıntı geçmişti Hafsa nın . Bu olay nedeniyle her fırsatta arıyordu zaten Sina. İlk günlerde zorlansa da alışmıştı artık bu duruma . Koca altı ayın dört ayı bitmişti. Geriye iki ay kalmıştı. Onuda öyle böyle bitirecekti. Boşuna hem kendinin hem Sina nın hemde ailesinin morelini bozmaya gerek yoktu. İyi olduğunu biliyordu. Ayrılıkta aşklarının bir parçası olacaktı mecburen.
- Ee Hafsa ne diyorsun ?
- Hı?
- Sana diyorum kızım dünyaya dön.
- Dalmışım ya ne oldu?
- Bu takım nasıl sence, çok hoş durmuyor mu?
- Sina gelmeden takım falan bakamam ya . O gelince gezer görür öyle alırız.
- Tamam anladık kocan da kocan. Ama bi fikir sahibi olurdun baksaydın.
- Zühre ne alaka şimdi. O gelmeden bakmak istemiyorum.
- Ay amaan boş eve oturma da ne yaparsan yap kuzen kabahat bende .
- Hemen küsme ya
- Küsmüyorum.
- Şimdi ben oda takımı beğendim diyelim. Sina beğenmezse ne olacak ? O beğenmedi diye ben almayacağım ama içimde kalacak. O yüzden bakmıyorum. Hem baksamda alamayacağım ki şimdi niye bakayım boşuna.
- Öf tamam haklısın da. Ne bileyim yetişmeyecekmiş gibi geliyor.
- Yetişir niye yetişmesin. Düğün tarihî belli değil ki. İşler ne zaman biterse o zaman olacak. Sen onu bunu bırak da söyle bakalım sizde durumlar ne ?
- Ne durumu be?
- Anlamamazlık ayağına yatma Zühre. Yekta dan bahsediyorum biliyorsun.
- Ya kuzen kaç kere dedim sana at aklından onu öyle bir şey olmayacak.
- Sen soruma cevap ver. Görüştünüz mü sonradan karşılaştınız mı yada ?
- Hayır tabiki. Sizin nişanda işte en son sinir etmişti beni. Sonrada bir daha görmedim Allah'a şükür.
- Dur bir dakka !
- Ne oldu?
- Zil çaldı galiba ya..
- Tamam tamam ben bakarım üstünü giymeye uğraşma bir daha .
- Hee bu arada belli olmaz belki görürsüüün.
Bir yandan merdivenden inerken bir yandan kuzenine laf yetiştiriyordu.
- Saçmalama kuzen. Benden uzak olsun da. O ukala ile ne işim olur beniim.
- Sen herkese ukala mı diyorsun yoksa bahsettiğin kişi benmiyim?
Kapıda resmen o vardı. Ukala dediği, gıcık olduğu, benden uzak olsun dediği adam vardı karşısında. Zühre küçük çaplı şoka girmiş birkaç saniye cevap verememişti. Kırk yıl düşünse kapıda onun olacağı aklına gelmezdi. Birkaç saniyenin sonunda aynı sinirle kendine geldi Zühre.
- Ne işin var senin burda ?
- Hım bir daha bakayım. Evet yanlış gelmemişim. Burası Hafsa yengemin evi.
- Ee yani !
- Senin evine gelmişim gibi hesap soruyorsun da yanisi bu.
- Niye geldin?
- Hafsayla görüşmem lazım artık müsaade edersen.
- Etmiyorum kardeşim. Bi diyeceğin varsa ben iletirim.
- Kardeşim ne ya ? Ben senden büyüğüm. Ayrıca hani benimle bir işin olmazdı.
- Sen kendini ne sanıyorsun hiç bilmiyorum ama sana merakımdan değil kuzenim müsait olmadığı için burdayım hâlâ. Ne diyeceksen de artık.
- Yengee bi bakar mısın..
Hafsa Zühre nin uzun kalmasından şüphelenip giyinmişti zaten. Merdivenlerden inerken Yekta nın ona seslendiğini duyunca olayı anlamış gülmemek için kendini zor tutarak yanlarına gitmişti.
- Hoşgeldin Yekta. Buyur birşey mi oldu ?
- Yok yenge merak edilecek birşey yok. Sina bunu sana getirmemi söyledi.
- O ne ?
- Kendin bakarsın yenge .Ben kaçayım artık.
- Tamam teşekkür ederim.
Yekta eyvallah işareti yaparak arabasına doğru yol almıştı ki Zühre bir süredir içinde tuttuğu kelimeyi dayanamayıp söyledi.
- Ukala !
- Şişt Zühre..
Yekta epey uzakta olmasına rağmen Zühreyi duymuş arkasına dönüp bakmıştı. Ama bakışında hiçbir şey yoktu. Sadece duyduğunu belli etmek için bakmıştı anlaşılan. Ne üzüntü , ne sinir, ne kırgınlık, ne kızgınlık, ne hırs hiçbir şey.. Sonrada arabasına binip uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kınalı Parmak 2
Teen FictionKimisi başladığı yerde biter Kimisi bittiği yerden başlar hikayelerin.. O mektup yeni hikayeler mi yazacak? Eski hikayeleri mi silecek ?