- Geldik hanımefendi.
- O zaman burda ayrılıyoruz beyefendi.
- Hım aslına bakarsan geri mi dönsek diye düşünüyorum.
- Aa Sina!
- Geldik gördük işte olay bu . Hadi dönelim.
- Sina şaka da olsa biri duyar yanlış anlar.
- Şaka değil ki .
- He sen ciddisin !
- Tabi sen ne sandın?
- Süt kardeşinin ve benim dayımın artı askerlik arkadaşının nişanına katılmayacaksın öylemi?
- Yok öyle değil.
- Heh işte katılacağız tabiki.
- Hayır yani tam olarak öyle değil.
- Anlamadım nasıl o zaman?
- Katılmayacağım değil katılmayacağız olacaktı.
- Aaa inanmıyorum sana. Ben gidiyorum.
- Nereye gidiyorsun karıcığım?
- İçeri tabiki. Nişan başlamadan bi göreyim kızı.
- Onu gören çoktur. Boşver sen.
- Sina ama ya. Neyse hadi gidiyorum ben. Sende adamların tarafına geç. Ayıp bak. Hadi görüşürüz.
Elimden tutup çekti geri. Zaten ne zaman gitmek isteyip gidebilmiştim ki. Bendeki de akıl işte.
- Sina ne yapıyorsun? Dışardayız bırak vallaha bak.
- Tamam bıraktım. Baya dışardayız haklısın.
- Heh şöyle. Şaşırdım hemen bırakmana ama genede güzel ilerlemeler var.
- Bak pişman etme küçük hanım. Elini tutmayı bırak kucaklayıp götürürüm. Dışarısı falan dinlemem haberin olsun.
- Yok yok tamam kocacığım hadi kaçtım ben.
- Kaç kaç o günlere de çok kalmadı.
Vallaha yaparmıydı yapardı. Her konuda güvenirdim de bu konuda güvenemezdim ona yapardı çünkü deli. En iyisi hızlıca uzaklaşmaktı. Bende öyle yaptım. Güvende olduğuma emin olunca kendime çeki düzen verip geçtim kadınların yanına. Feracemi çıkarıp astım askılığa. Havalar güzel olduğu için erkekleri dışarda kadınları da içerde ağırlayarak evde yapmayı uygun görmüştü teyzem. Güzel de olmuştu. Nişan kesileceği zaman herkes üstünü giyecek o şekilde olunca da hiçbir sorun olmayacaktı.
Aylardır gelinleri olduğum bilindiği halde önlerinden geçtiğim insanların hakkımdaki konuşmalarını duyuyordum. Gerçekten şu teyzeler çok komikti ya. Bi gelin gelmiş evlenmeden dayısına da nişanlısının süt kardeşini ayarlamış. Bakıldığında iyi dedikoduydu vallaha haklılardı yani. Rukiye nin nerde olduğunu bilmediğimden ilk seçenekten başlamıştım. Allah'a şükür ki tahminim doğru çıktığından çok uğraşmadan bulmuştum onları.
- Oo gelin hanım hala gün yüzüne çıkmamışsın.
- Ay sonunda geldin Hafsa ya.
- Ne oldu?
- Birşey olmadı seni aradı gözüm.
- İyisin dimi ?
- İyiyim iyiyim heyecan var sadece. Söz kendi aramızdaydı ya bu kalabalık olunca heyecan yaptım.
- Birşey olmaz geçer alışırsın. Sahi sen niye insanların içine çıkmadın hâlâ?
- Off bilmiyorum ki. Beraber çıkalım mı?
- Olur olur. İnsanlar da merak etmiştir. Akılda sorular çoğalmadan bi görünelim.
- Tamam haklısın. Zühre nerde bu arada ?
- Annemlerle gelcek o. Birazdan gelirler.
- Beraber gelmediniz mi ?
- Yok .
- Hee tabii kocası geldi prensesin ne hacet.
- Hadi hadi patates sen bi görün de millete önce . Nişandan sonra senide göreceğiz.
- Sende mi Hafsa?
- Ee kocam neyse bende o.
- Unuttun sanıyordum.
- Bak o konuda da kocama çekmişim. Huyum kurusun.
- Sina nın lafları. Allah bir etsin emi. İki tane daha zor. Bir olun da huyları bölüşürsünüz. İki taneyle mi uğraşıcaz canım aa..
- Aa kıza bak sen. Bunları yazdım Rukiye hanım hatırlatacağım.
- Tamam gelincik bekliyorum.
- Bekle bakalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kınalı Parmak 2
Novela JuvenilKimisi başladığı yerde biter Kimisi bittiği yerden başlar hikayelerin.. O mektup yeni hikayeler mi yazacak? Eski hikayeleri mi silecek ?