Otuzuncu bölüm: Bir minik (part 2)

3 1 0
                                    

Geleli 5 gün olmuştu Mekke'ye. Hiç beklemediğim bir zamanda hiç beklemediğim bir anda nasip olmuştu. Nikah kıyılırken mihir olarak umre istediğim için henüz 6,5 aylık evli olduğum adam sürpriz yapmıştı bana. Daha yeni evlenmiştik. Ve benim mihirim mihri muahhardı. Yani sonradan verilecek mihirdi. Acelesi yoktu. O yüzden de bu kadar çabuk beklemiyordum. Bir yere gidiyoruz diye çıkıp pasaport işlemlerini yapmaya gidince anlamıştım olayı. En güzel hediyem en güzel sürprizi yapmıştı bana. Bir yandan bu mübarek toprakları göreceğim için mutluydum ama aynı zamanda korkuyordum içten içe. Aynı şeyleri yaşamaktan, aynı hisleri yaşamaktan korkuyordum. Feyizine , huzuruna ermeden kabus olur diye korkuyordum. Olayı bilse de detaylı olarak anlatmamıştım Sina ya. Daha doğrusu o anlattırmamıştı üzülmemem için. Endişelerimi anlayınca anlatmıştım bende olan biteni. Her zamanki gibi teselli etmişti beni. Sarıp sarmalamıştı. Ve sonunda ikna etmişti. Pasaportlarımız elimize ulaştıktan kısa bir süre sonra da gelmiştik zaten. O kadar çok dua etmiştim ki Allah'ıma şükür korktuğum başıma gelmemişti. Çok rahat bir şekilde korkusuz endişesiz yapıyordum ibadetlerimi. Tersine çok güvende hissediyordum. Bilmiyorum belkide kocamın varlığıydı beni teskin eden. O varken her yerde rahat ve huzurluydum ben. Gezdikçe gördükçe anılarım canlanıyordu birbir gözümde. O zamanlar daha çok küçüktüm ama yinede anımsıyordum buraları. Tabiki o zamandan bu zamana çok değişmişti kimi yer. Yinede belli oluyordu nerenin neresi olduğunu. İlk gelenler gibi şaşkın şaşkın bakmıyordum hiçbir yere bu yüzden. Nede olsa tanıyordum. Kocama havamı da atıyordum zaten. Benden mutlusu yoktu. Öyle böyle 5 gün geçmişti. İyice alışmıştık. Gurupla hareket etmiyorduk. İstediğimiz saatte otobüse binip geliyorduk. Çok yorulunca da otelimize dönüyorduk. Gurupla yapılacak programların haricinde çift olarak takılıyorduk genelde. Hep hayal ettiğim, resimlerini gördüğüm o güzellikleri yaşıyorduk. Kocam ve ben başbaşa umredeydik. Kâbe'nin karşısına oturuyorduk. Bi manzaramızı , bi manzaramızı izliyorduk. Ne kadar şükredecek şeyimiz vardı. Kendimize, ailemize, huzurumuza maşallah diye diye geçirmiştik günlerimizi.
Namaz bitip insanlar dağılmaya başlamıştı. Bende Altınoluğun karşısında arka taraflarda oturmuş kocamı bekliyordum. Bugün oturmayacaktık. Yemek için otele dönmeyi planlamıştık. Dönmeden önce bir haberim vardı ona. Müjdeli bir haber. O haberi burda vermeliydim. Hatırası kalmalıydı bu anın. O yüzden bekliyordum gelmesini. Birazdan gelecek ve aylardır beklediği haberi duyacaktı. Nasıl tepki verecekti acaba?

Kınalı Parmak 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin