On birinci bölüm: İç başörtü (part 3)

5 2 0
                                    

- Aa anne bak Sina nın karısı gelmiş.
- Kızım sus öyle denir mi !
Kafamı sesin geldiği yöne çevirince sesin sahibi hakkındaki fikrimde yanılmadığımı gördüm. Bu kocamı elimden alacağını söyleyen bilmiş minik kız Yüsraydı. Gene bilmişliğinden hiçbirşey kaybetmemiş elleri belinde konuşuyordu. Onları duyduğumu farkeden annesi biraz mahcup olsada genede tebessüm etti. Bende bir bahaneyle tanışırız diye düşünüp yanlarına doğru gittim.
- Selamün aleyküm
- Aleyküm selam.
- Yüsra nın annesi misiniz?
- Evet.
- Sina nın asker uğurlaması olacağı gün tanışmıştık Yüsra hanımla. Maşallah Allah bağışlasın.
- Amin. İsmin neydi bu arada ?
- Ben Hafsa. Sizin adınız ne peki?
- Bende Ayşegül. Tanıştığıma memnun oldum.
- Bende memnun oldum.
- Yakında komşu olacağız. Bize de bekleriz.
- Memnun olurum. Evimize yerleşince bende beklerim.
- Düğün ne zaman?
- Sina askerden dönsün inşallah. Tam net tarihi belli değil ama Temmuz Ağustos gibi olur herhalde.
- Allah tamamına erdirsin canım ömür boyu mutlu olun inşallah.
- Allah razı olsun teşekkür ederiz.
- Görüşmek üzere canım.
- Görüşürüz..
Kızı ne kadar bilmiş olsada annesi sakin ve uyumlu bir kadına benziyordu. Gelecekte iyi anlaşabildiğim birisi olurdu umarım. Yakında gelin olarak geleceğim eve doğru yürürken güzel hayaller kuruyordum. Ailemle , sevdiğimle hatta çocuklarımızla mutlu güzel günlerimiz olacaktı buralarda inşallah.
- Kız nerde kaldın?
- Geldim canım geldim. Komşuyla karşılaştık da ondan biraz oyalandım.
- Hadi gel..
- Geldim geldim.
Beni bekleyen ikinci ailemin yanına doğru gittim. Uzun zamandır görmediğim için ciddi ciddi özlemiştim onları. Ellerini öpüp oturdum bende bir koltuğa. Klasik hal hatır faslından sonra sofrayı kurmak için mutfağa yöneldik. Muhabbet ede ede sofrayı kurup yemeğimizi yedik. Gerçekten bu sıcaklığı özlediğimi teyit etmiştim yeniden. İyiki onlardı , iyiki.. Yemeğimizi yiyip kahvemizide içtikten sonra oturma odasına geçip oturduk. Ama benim içimi kemiren birşey vardı. Yapmak istediğim ama söylemekten çekindiğim birşeydi. Nasıl diyecektim bilmiyordum. Ama çok istiyordum. Yanlış anlaşılmak istemiyor olsamda genede söyleyecektim bir şekilde. Nasıl yapacağımı bilmeden mutfağa doğru gittim. Rukiye de yanıma geldi birazdan. Durduk yere mutfağa gidince oda birşey olduğunu anlamıştı.
- Ne oldu Hafsa?
- Ya aslında bir şey varda. Yanlış anlaşılmak da istemiyorum.
- Söyle. Fikir veririm belki.
- Sina nın odasına girmek istiyorum da. İzin almadan girsem olmaz. İzin alsam yanlış anlaşılırım diye düşünüyorum. İkilemde kaldım.
- Hım.. Birşeyi bahane et.
- Bilmiyorum ki..
- Ne konuşuyorsunuz kızlar?
- Anne birşey soracaktım. İnce giyinmişim de ben. Kartepe bizim ordan daha serinmiş . Birşey alayım üstüme.
- Ben vereyim kızım. Aşk olsun niye daha önce söylemedin.
- Yok anne sen zahmet etme. Sina nın hırkalarından birini alırım. Haberin olsun diye dedim.
- Kızım o senin kocan. Odasına girmek için izin istemene gerek yok. Alabilirsin tabiki.
- Teşekkür ederim anne.
- Ne demek kızım. Odayı biliyorsundur dimi ?
- Daha önce girmedim de yerini biliyorum.
- Tamam o zaman. Hadi bakalım al alacağını.
- Sağol anne.
Ah Allah'ım ne kadar şükretsem azdır. Böyle kaynanayı kim bulmuş. Bana nasip ettiğin için şükürler olsun. Daha önce Sina olduğu için odasına girmemiştim. Onunla beraber odasına girmek çok yanlış anlaşılırdı. Onun yokluğunu değerlendirecektim şimdi. Çok merak ediyordum odasını, eşyalarını. Bana ait şeylerde varmıydı acaba.. Kafamı dolduran sorularla heyecanım arttı. Odasının önüne gelince derin bir nefes alıp açtım kapıyı.

Kınalı Parmak 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin