Onuncu bölüm: Karabiber (part 1)

4 1 0
                                    

Gelmesine daha iki saat olmasına rağmen camda bekliyordum onu. Gerçi şu saate kadar çokta farklı yerlere gitmemiştim. Eniştem işte ablamda evin işlerinin peşinde olduğu için kendi halimde takılıyordum. Bu durum bir yandan işime gelse de bir yandan da düşüncelerle başbaşa kalmak yoruyordu beni. Düşündükçe bağlanıyordum ona. Daha ortada hiçbir şey yokken hatta haberi bile yokken bu kadar bağlanmak doğru değildi. Sonrasında yaşayacağım hayal kırıklığından endişe ediyordum. Bu kadar bağlanmamalıydım. Her ne kadar doğru olanı bilsem de zihnime söz geçiremiyordum uzun zamandır. Daha önceden sevmiştim onu ama nişan gününden sonra altüst olmuştu düşüncelerim. O gün kopmuştu ipler tamamen. Sanki ben değil başkası yönetiyordu zihnimi. Söz geçirmekte ciddi manada zorluk çekiyordum.
- Dayı ne yapıyorsun burda ?
- Hiiç öyle dışarı bakıyorum.
- Hava güzel camdan bakacağına dışarı çıksana.
- Ya gelirse
- Daha var gelmesine. Gelmeye yakın girersin.
- İyi madem.
Hava gerçekten de çok güzeldi. Şurada beş gün sonra yaz ayına girecektik zaten. Her yer çiçeklenmiş etraf mis gibi kokuyordu. Kapıdan dışarı adımımı atınca kuş seslerini daha net duymaya başladım. Çok huzurlu bir yerdi burası. Ses yok , kalabalık yok. Tam kafa dinlemelik bir yerdi. Şehrin kalabalığından sıkıldığım zaman çıkıp gelirdim ablama. Buranın havası iyi gelirdi bana. O her bir karışını ezbere bildiğim bahçede dolanmaya başladım yeniden. Bahçenin köşesinde ki karton kutudan yaptığımız kulübeye benzer şeye doğru gittim. O kediyi bırakmaya kıyamamıştım. O bana sevdiceğimi getirmişti. Nasıl bırakabilirdim ki. Hafsa korktuğu için de bahçede küçük bir yer ayarlamıştık geçici süreliğine. Sonrasında kendi evime götürecektim onu. Zaten tek başıma canım sıkılıyordu arkadaş olurdu bana ne güzel. Kulübenin içine doğru eğilip aldım minik yavruyu. Hâlâ uyuyordu. Dün sokağın köşesinde de uyur halde bulmuştum onu. Birşeyi mi vardı acaba ? Devamlı uyuyordu bu. Daha gözlerini açtığını hiç görmemiştim. Bi veterinere götürsem iyi olacaktı. Belki de hastaydı bu yavru. İki saat sonra tekrar konturol etmeyi planlayıp yerine koyuyordum ki kıpırdanmaya başladı. Sonra yavaşça açtı gözlerini. Gözlerime inanamıyordum. Tıpa tıp aynısıydı. Tesadüf müydü bu? Nasıl tıpa tıp aynı olabilirdi ki? Sayesinde gözlerine şahit olduğum kızın gözleriyle aynı renkti kedinin gözleri. Dünden beri düşünmemeye çalıştığım asker yeşili gözlerle başbaşaydım artık. Ben nasıl bir girdabın içindeydim böyle..

Kınalı Parmak 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin