- Efendim anneciğim.
- ....
- Evet evet izin verdiler.
- ....
- Yemek yedik hesabı ödüyor şimdi.
- ....
- Aa Allah Allah ?
- ....
- Tamam anneciğim ben gelince bakarım.
- ....
- Sende. Aleykümselam.- Geldim.
- Annemin selamı var.
- Aleyküm selam. Birşey mi olmuş?
- Yok korkulacak birşey değil. Benim adıma çiçekle hediye gelmiş de onu söyledi. Kim gönderdi ki.. Neyse eve gidince öğreneceğiz artık.
- Sinaa ?
- Efendim.
- Sen mi gönderdin?
- Ne bileyim buraya geleceğini.
- Burdan oraya.. Vallaha delisin sen. Bide söylemiyor ben gönderdim diye. Gülmesen anlamıcam. Allahtan kötü oyuncusun.
- Allah Allah..
- Yalan söylemeyi beceremiyorsun Allah'a şükür. Bu iyi birşey.
- Demek öyle..
- Öyle vallaha öyle de ne gerek vardı hediyeye , çiçeğe ?
- Normal günlerde istemediğin için almıyorum zaten çiçek. Bi özel günlerde alıyorum yanına da bi hediye almışım çok mu..
- Gerek yokki ama..
- Var gerek var. Gerçi sen bana daha büyük sürpriz yaptın bugün ama.. Elbet ödeşiriz.
- Ben hediye alma diyorum o ödeşicez diyo. Sinam sen yetersin bana başka bir şeye gerek yok.
- Onlarda aşkımıza şahit olmasınlar mı be güzelim.
- Of öyle yerden vuruyorsun ki ne diyim olsunlar tabi.
- Kötü oyuncuyum ama iyi çeviriyorum.
- Bide iyi fırsatçısın onuda say beyefendi.
- Oo altın madalyam o benim unutulurmuu..
- Ahaha kendinle bu kadar barışık bir insan görmedim ya. Neyse hadi bakalım askeriyeye doğru yol alalım. Bize ayrılan sürenin sonuna gelmiş bulunmaktayız.
- Son kez bi öpeyim , oh , bide sarılayım.
Unuttu sandığım alnımı öpmesinin ardından kollarındaydım yeniden. O unutur muydu fırsatçı. İşine geldiği bir şeyi unutur muydu hiç.
- Çok az kaldı. Sonra tamamen kavuşuyoruz Hafsam.
- Evet çok az kaldı inşallah.
Küçük bir hasret vuslat faslından sonra zaten dibimizde olan askeriyenin önüne geldik. Arabaya binip gaza binip tekrar durmuş gibi olduk bir nevi.
- Sen inme Hafsam. Ben Yasir i gönderirim tamam mı?
- Tamam. Kendine iyi bak Sinam.
- Sende kendine iyi bak. Allah'a emanet ol yerfıstığım.
- Sende Allah'a emanet ol.
Arabanın kapısı kapanınca boşluğa düştüm bir an. Hâlâ gözümün gördüğü yerde olsa da uzun süre görüşmeyeceğimizi bilmek burkmuştu içimi. Neyse çok az kalmıştı zaten. Çok çok az. Sonra kavuşacaktık. Düğünümüz olacaktı. Az kalmıştı güzel günlere inşallah. Kendimi toparlayıp aynaya baktım. Evet iyiydim, mutluydum. Üstteki aynayı kapatıp kemere yöneldim. Tam takacaktım ki kapım açıldı.
- Aa Sinam sen gitmedin mi ?
- Tamda o yüzden geldim.
Elimden kayan emniyet kemerimi alıp taktı.
- Dikkat et tamam mı birtanem. Gelmişken öpeyim mi ?
- Kemer için geldiğine inanmamıştım zaten fırsatçı seni.
- İkisi içinde yalan yok..
- Allah'ım Ya Rabbim. İyi izin verdim bu seferlik.
Sanki sabahtan beri onuncuya öpmüyormuş gibi.. İzni alınca öptü iki yanağımdan. Sonra da gitti. Bu sefer gerçekten gitmişti. İzledim gidişini. Evet çok az kalmıştı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kınalı Parmak 2
Teen FictionKimisi başladığı yerde biter Kimisi bittiği yerden başlar hikayelerin.. O mektup yeni hikayeler mi yazacak? Eski hikayeleri mi silecek ?