30.Bir hafta göz açıp kapayıncaya dek geçti.
Bu hafta, Xie Qingcheng tıp fakültesinde kalmamıştı; Huzhou şehir merkezindeki eski eve bir göz atmak için geri dönmüştü.
İkisi üniversiteye başladığından beri, o eski ev kullanılmamaya başlamıştı. Her şeyden önce, erkekler ve kadınlar bir derece özel alana ihtiyaç duyarlardı ve o kırk metrekareden daha az küçük yer Xie Qingcheng ve Xie Xue için hayatı biraz daha zor kılıyordu.
Fakat tüm komşularla yakın olduklarından, Li Teyze onlara kendi çocukları gibi davrandığı için, ikili sık sık Li Teyze ile akşam yemeği yemek için geri döner ve birkaç gün boyunca kalırlardı.
Xie Qingcheng son zamanlar oldukça meşguldü, bu yüzden eve geleli çok uzun zaman olmuştu. Bu hafta boş olduğundan, Xie Xue'yi aradı.
"Bu hafta sonu Li Teyze'yi ziyaret edelim, seni arabamla almaya geleceğim."
Beklenmedik bir şekilde, Xie Xue şöyle dedi, "Oradan birkaç gün önce geçtim, onu çoktan gidip gördüm."
"...Neden bana söylemedin."
"Ben..." Xie Xue konuyu beceriksizce değiştirdi, "Sadece oradan geçiyordum."
"Huzhou Üniversitesi'nden Moyu Sokağı'na gitmek için üç farklı metro hattı gerekiyor ve yakınlarda büyük alışveriş merkezleri yok. Oradan mı geçiyordun?"
"E-evet."
"Xie Xue, bana bu şekilde yalan söyleme." Xie Qingcheng'in sesi anında soğuklaştı, "Son zamanlarda benden bir şey mi saklıyorsun?"
Xie Xue uzun bir süre eveleyip geveledi ama yine de bir bahane bulamadı, bu yüzden sonra panik olmuş şekilde;
"Ge, telefonumun şarjı bitiyor."
"Xie Xue!"
"Gerçekten bitiyor, kapatıyorum, tamam mı? Ge, kendi başına gidebilirsin, bu hafta sonu biraz meşgulüm, bu yüzden Li Teyze'ye selamlarımı iletmeyi unutma! Güle güle!"
Xie Qingcheng başka bir şey demek istemişti, ama aldığı tek cevap "hat meşgul" dizesiydi.
......
Xie Qingcheng telefonu kapattı ve yurdunun balkonuna çıkmadan önce soğuk bir ifadeyle masasına fırlattı, aklı karışmış bir şekilde sinirle tüm sigarayı bitirdi.
Xie Xue yanında gelmese bile gitmesi gerekiyordu.
Sadece Li Teyze'yi görmek için değil; evi de temizlemesi gerekiyordu. Nadiren orada kalsalar bile, sonunda, orası Xie Xue ve kendisinin asıl eviydi.
Ve böylece, Cuma akşamı dersten sonra, Xie Qingcheng bazı kişisel eşyalarını topladı ve Moyu Sokağı'na giden metroya bindi.
Burası şehirdeki, koyu kırmızı tuğlalı ve toz beyaz kenarlı, tadilattan geçmemiş birkaç harap geçitten biriydi. Hükümet her yıl dış cepheye çekidüzen vermek için para tahsis etmesine rağmen, yine de en güzel zamanlarını geçen bir güzelliğin kaderini değiştirememişti. Makyajın kapatamadığı kırışıklıklar gibi, üst üste binen çamaşır ipleri ve solmuş bir ruj gibi görünen soyulan boyalarla, şehrin şık ve açık modern kuleleri arasına serpiştirilmiş bu kısa ve bodur küçük binalar, bir grup genç insan arasında fotoğraf çeken yaşlı anneanneleri hatırlatıyordu; onlar zamanlarının karakteristiğiydi.
Xie Qingcheng sokağa girince, onu görür görmez selamlayan amcalar ve teyzeler vardı...
"Profesör Xie, döndün mü?"