69💎

34 7 0
                                    


💎69

"Aptal mısın? Sadece o adamın yüzünün alt yarısına bak, anlayacaksın; tıpkı Wei Dongheng'e benziyor... Wei ailesinden olmalı..."

"Bir süre önce Wei Dongheng'in yurttayken ailesiyle büyük bir tartışmaya girdiğini duydum. Görünüşe göre dördüncü yılının ikinci yarısında okula geri dönmeyecek, babası onu Kuzeybatı'ya gitmeye zorluyormuş."

"Neden Kuzeybatı?"

"Emin değilim... Ama babası batı tiyatrosunda üst düzey bir yetkili değil
mi? Muhtemelen savurgan oğlunun çok utanç verici bir şekilde davrandığını düşündü ve one yerine koymak için oraya götürdü."

"... Wei Dongheng'in ahlaksız kişiliğini düşününce, bunu nasıl kabul etti..."

Öğ renciler askeri cipin yanından geçerken birbirlerine mırıldanıyorlardı.

"... Er-ge."

"Ah, buradasın." Adam gülümseyerek başını çevirdi.

Wei Dongheng onun önünde durdu, ifadesi soğuktu.

"Sana saat tam üçte benimle buluşmanı söylemiştim ama sen kesinlikle başka bir şeysin; saat çoktan dört on beşve sen daha yeni gelebildin. Eğer benim birliğimde olsaydın, seni dağlara atardım ve on beşkilomtre çantalı yürüyüşyaptırırdım; benim küçük kardeşim olduğun için, sanırım seni daha kolay bırakabilirdim ama yine de en az on kilometre yürümek zorunda olurdun."

Görünüşe göre berbat bir ruh hali içinde olan Wei Dongheng, "Beni bu şeylerle disipline etmeyi deneme." dedi.

"Aiyo, küçük velet, seni disipline etmeye cesaret edemem, bunu yapmaya pek yetkili değilim." Ortanca kardeşkahkahalarla sarsıldı."Bu konuda, geri döndüğünde babam seni bizzat disipline edecek; ne şanslısın."

"Bana o yaşlı osuruktan bahsetme."

"Tamam, bahsetmem." Ortanca kardeşoldukça mutlu görünüyordu, muhtemelen uzun süredir askerlik görevinde olduğundan; dışarıda, özellikle de güzel kadınlarla dolu bu sanat okulunda olmaktan çok heyecanlıydı ve aptal gibi davranmadan edemedi. "Hey, sana bir şey sormak istiyorum."

"Ne istiyorsun!" Wei Dongheng, kardeşinin yapışkan bir şekilde ona yaklaşmasına dayanamadı, bu yüzden bir elini kafasına bastırdı ve onu itti.

Ortanca kardeşgöz kırptı. "Küçük güzel sevgilin nerede?"

"......"

"Birine veda ettiğin için gelmen bu kadar uzun sürdü, değil mi? Neden onu buraya getirip, Ge'nın iyice bakmasına izin vermedin?Neden bu kadar soğuksun?"

" 'İyice bakmakmış' götüm. Sanki onu görmeye layıkmışsın gibi?"

Wei Dongheng'in sesi, sırt çantasını omuzundan indirip kardeşinin yüzüne doğru savururken öfkeden sertti.

Kendini daha fazla tutamayan ortanca kardeş, o anda kahkahaya boğuldu. "Hay sikeyim, lao-san, sana müstehak, ağladın değil mi? Gözlerine bir kez baktığımda ağladığını anladım - ah, ama cidden, neden onu buraya çağırmıyorsun? Gitmeden önce onu akşam yemeğine çıkarabiliriz, gittikten sonra yarı yıldan fazla süre onu göremeyeceksin..."

"Askere gitmiyorum ya!! Komutan Wei'nin kahrolası amelesi olacağım; sanki istediğim zaman geri dönemezmişim gibi!"

Kardeşi dilini şaklattı. "Söylemesi zor."

"Ah, siktir git!"

"Gerçekten küçük güzelliğinle tanışmama izin vermeyecek misin?"

"Siktir git!"

DDİ YEDEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin