36
Wang Jiankang, Huzhou Üniversitesi'nde Uluslararası Akademik Değişimler Bölümünün başkanıydı ve kırklı yaşlarının başlarındaydı.
Wang Jiankang'ın iş nedeniyle çok geniş bir çevresi vardı ve sık sık üniversite
dışından insanlarla akşam yemeği yemek ve sohbet etmek için dışarı çıkardı.Xie Qingcheng onunla birkaç kez biraraya gelmişti ve onu çok sinir bozucu bulmuştu, bu yüzden daha sonra ondan kaçınmak için kendi yolundan çekildi. Onu "tanıdığından" çok, sadece"bildiği" söylenebilirdi.
"Doğaüstü şeylere inanmıyorum. Öldüğüne göre büyük olasılıkla Cheng Kang Psikiyatri Hastanesi ile bir ilgisi vardı." Xie Qingcheng çayından bir yudum daha aldı ve yumuşak bir sesle şöyle dedi: "Jiang Lanpei meselesi gibi."
He Yu yayın kulesine bir göz atmak için döndü. "Bu Cheng Kang meselesi oldukça büyük sorun yarattı, muhtemelen basit bir şekilde sadece psikiyatri hastanesi değil."
He Yu'nun bunu belirtmesine gerek yoktu, Xie Qingcheng de biliyordu.
Üniversitenin yayın kulesini ele geçirme, menzilindeki tüm cihazları yasa dışı bir şekilde kontrol altına alıp aynı videoyu oynatmaya zorlama ve hatta bu kadar yüksek güvenlik tedbirleri alınmışken polisin soruşturmasından fotoğrafları çalma yetenekleri vardı.
Bu gidişle Huzhou Şehri Kamu Güvenliği Bürosu şefinin, hastanenin kalp-damar hastalıkları merkezine acil bir ziyaret yapması gerekecekti.
Böyle bir şeyi bu kadar açık bir provokasyonla başarabilmek için, perde arkasında duran kişinin katıksız kibirli birisi olduğu aşikardı.
Üstelik bu mesele aslında Xie Xue'nin şu anda çalıştığı Huzhou Üniversitesini de ilgilendiriyordu... Xie Qingcheng bunu düşünürken başı ağrımaya başladı.
Bilinçsizce bir sigara çıkardı ama He Yu'ya baktıktan sonra muhtemelen buna tekrar sorun çıkaracağını anlayınca balkona çıktı.
Arkasında bir çakmağın yumuşak sesini duyan He Yu, bakmak için döndü ve gecenin karanlığında zayıf közün parıldadığını gördü.
Xie Qingcheng çakmağı sigaraya tuttu, alevin parıltısı yüzünün belirgin hatlarını ve kirpiklerinin uzunluğunu kaplıyor, onu yumuşak, koyu kırmızı bir tabakayla yaldızlıyordu. Çakmağı yerine koyduğunda geriye kalan tek şey sigaranın ışıkla gölge arasında titreşen aleviydi.
Tıpkı bir ateş böceği gibi.
Xie Qingcheng sigaranın tamamını içmeyi bitirdikten sonra balkondan dönerken yavaşça öksürdü ve sürgülü cam kapıyı arkasından kapattı.
"Gece atıştırmalığı hazırlayacağım."
Kendini hâlâ oldukça tedirgin hissediyordu ve bu gece uykuya dalmanın zor olacağını düşünüyordu, bu yüzden neler olacağını görmek için uyanık kalırken, bir şeyler yiyebilirlerdi.
Xie Qingcheng, He Yu'ya "Bir şey ister misin?" diye sordu.
"Havyar ve deniz kestanesi sashimi."
"Siktir git."
"...Her şey olur, farketmez."
Xie Qingcheng mutfağa gitti.
Yemek pişirirken sanki bir ameliyat yapıyormuşçasına çok becerikli ve düzenliydi; her şey yerli yerinde, temiz ve düzenliydi. Davlumbazın sesi gelmeye başladığında He Yu cep telefonuna baktı.
WeChat mesajları patlamıştı.
Çoğunlukla sınıf arkadaşlarının grup sohbetlerinden gelen mesajlardı ve bunların hepsi bu gece meydana gelen olaylarla ilgiliydi. Muhtemelen Huzhou Üniversitesi'nde bu gece, uyuyabilecek tek bir kişi bile yoktu; yurtlarda arkadaşları ve sınıf arkadaşlarıyla itaatkar bir şekilde kalsalar bile herkesin gözleri telefonlarındaki videolara kilitlenmişti.